IMLEGEND
Aileden
Genellikle oyun tanımlarında sınırlar bellidir. Bir şekilde önünüzdeki oyunu kalıplara ya da sınırlara koymanız çoğu oyun için mümkündür aslında. Rol yapma oyunudur, aksiyon tarafı da vardır. Ya da tamamen maceradır. Simülasyondur, devasa online oyundur vesaire vesaire. Peki Destiny için nasıl bir tanım yapabiliriz? Hangi kalıplara sokabiliriz? Sağolsun Activision oyun çıkmadan önce kafaları öyle karıştırdı ki oyun diskini PS3'e taktığımda beklediğim ve level 20'ye ulaştıkta sonra oyunun bana verdikleri Destiny'i kalıplara sokmayı pek de mümkün kılmıyor. Zaten Destiny öyle bir kırma ki ne yapımcı firma kalıplara sokabiliyor oyununu, ne de dağıtımcı... Haliye bize kalan World of Warcraft konseptinde, Halo gibi bir oynanışa sahip Borderlands. Pardon?
Türler kırmasının çok ötesinde bir şey
Destiny'i anlatmak oldukça zor. Yukarıda saydığım üç oyunun ana özellikleri alınmış ve birbirine karıştırılmış. Ama hiçbir şekilde şunun gibi bunun gibi diyemiyorsunuz çünkü öyle değişik karıştırılmış ki oyunu bir şeye benzetmeye kalktığınızda aslında benzetmeye kalktığınız oyuna tam olarak benzemiyor. Ucundan kıyısından bir şekilde başka bir oyuna da feci şekilde benziyor, ama aslında başka bir oyunu da andırıyor gibi. Nasıl? Saçma ve karışık mı geldi? İlk 10 saatte hissettiklerimi yazdım sadece. Pekala tek tek ele alalım o zaman.
Siz buna büyük mü diyorsunuz? Hadi canım
Öncelikle Destiny, oynayabilmeniz için tamamen online olmanızı gerektiren bir yapım. Haliyle karşınıza çıkacak onlarca farklı insanı da sizinle aynı dünyaya sokan bir yapısı var. İşin MMO kısmı burada karşınıza çıkıyor. Siz görevden göreve koşarken etrafta sizinle birlikte aynı amaca sahip ya da başka görevlerde takılan insanlar görebilmeniz mümkün. Yalnız etkileşimlerimiz o kadar da yoğun değil. Solo görevlerde bile gezegenlerde insanlara rastlayabiliyorsunuz. Fakat ortalık pek de kalabalık değil. Borderlands'de olduğu gibi büyük alanları tepebiliyoruz, fakat bunu bir MMO havasında yaptığımızı bir şekilde hissediyoruz. Gördüğünüz üzere işin içinden çıkmak pek de mümkün değil. Peki biz ne yapıyoruz, artık kalıplara sokmaya çalışmak yerine kendimizi Destiny'nin güvenli kollarına bırakıyoruz. İsimlerle işimiz yok.
Beni tanımlama, beni yaşa
Bungie oyun çıktıktan 24 saat sonra gelen incelemeler için açıklamada bulunmuştu; Destiny 24 saat içinde hakkında yargıya varılabilecek bir oyun değil diye. Hakikaten de 10 saat içinde Destiny için yapacağınız yorumlar sıradan bir oyun hakkında yapacağınız standart yorumlardan öteye gidemeyecektir. Ama oynadıkça ve daha da derinlere gittikçe Destiny'nin aslında ne kadar rafine ne kadar özenle yaratılmış bir dünyaya ve oyun sistemine sahip olduğunu görüyorsunuz. Karşımıza çıkan hiçbir şey tamamen özgün değil, ama hepsi tat aldığımız şeyler. Destiny'i sürekli oynamak istemenizi sağlayan şey de bu işte..
Vg247'de Destiny için çok ilginç bir inceleme yazısı vardı. İnceleme tamamen şu cümleden ibaretti. “Destiny'nin problemi aslında herkesin beklentisinin çok yüksek olmasıdır.” Takip eden cümleler de yine benzer cümlelerdi; Destiny'nin problemi aslında bir konuya sahip olmamasıdır. Destiny'nin problemi aslında çok güzel bir konuya sahip olmasıdır”. Bunun gibi onlarca cümleye sahip bir incelemeden varacağımız sonuç oyun basının bile aslında Destiny konusunda kafasının oldukça karışık ve Destiny'nin aslında kişilerin oyuna bakış açısına göre değişiklik gösteren bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
El topu (hand cannon) denince akla türlü türlü şey geliyor
Sahiden de Destiny çıkmadan önce benim bile beklentim Halo benzeri, delicesine bir bilim kurgu hikayesine sahip ve Master Chief gibi akılda kalacak karakterlere sahip bir oyun olacağı yönündeydi. Eğer bu beklentideyseniz bence yazıyı okumayı bırakın ve başka sulara yelken açın. Çünkü Destiny'de beklentilerimizi farklı yönde karşılamamız gerekiyor.
Destiny'de konumuz aslında oldukça klişe. İnsanlık için savaşan, geleceğin karanlık dünyasında kalan tek umut olan asker grubu Guardians'ta bir askerin yerini aldığımız oyunda insanlık için tek güvenli yer kalmıştır. Neredeyse tüm gezegenlerde Hive denilen karanlık güçlerin baskın olduğu ve insanlığın kökünü kazımaya çalıştığı bir süreçte, Traveller denilen yabancı bir güç dünyayı ziyaret eder ve insanlığa umut getirir, fakat bir şeyler ters gider ve bir çok uzaylı ırkı insanlığa düşman kesilir. Bizim görevimiz de Hive'ın bir yandan geçmişine gidip, bir yandan da onların domine ettiği gezegenlerde neler olup bittiğini öğrenmek (konudan hakikaten bir haber olduğumu bu saçma özetle kanıtlamış oldum).
Hep diyoruz bir MMO gibi ama kusura bakmayın da MMO'larda bir şekilde hikayenin içine çekilebiliyorduk. Destiny'de yaratılan evren harika, ama bize verilen cücük yemi gibi hikaye kırıntıları ve bu hikayenin işlenişi tek kelimeyle BERBAT. Elbette asıl olayı rekabetçi multiplayer maçlarına dayanan bir oyun için hikaye aramaya gerek yok belki ama yaratılan onca tantanadan ve şirketin geçmişinde Halo gibi efsane bir isim olduğundan insan ister istemez bir şeyler bekliyor (bakınız yine aynı şey; beklenti). Her ne kadar hikayeyi Peter Dinklage'ın seslendirdiği boyu küçük işlevi büyük yardımcımız Ghost'un ağzıyla dinlesek de, ard arda okunan dümdüz metinleri Al Pacino da seslendirse bizim için bir şey fark etmiyor. Elimizde ruhsuz bir senaryo işlenişinden başka bir şey kalmıyor. Ah tabii oyunun üzerinde döndüğü görselliği, özellikle arka plandaki gezegenleri unutmamak lazım.
Görseller konsollarda birbirine oldukça yakın
PS3'te dahi böylesine etkileyici görseller yakalayabilmeleri gerçekten takdire şayan. Bungie uzayda olan deneyimini görsel anlamda üst seviyelere çıkarmış. Kaybolmuş insanlığı, yıkılıp giden gezegenleri, bir zamanlar bu gezegenler üzerindeki ve dehlizlerindeki akıl almaz medeniyetin varlığını oldukça iyi yansıtmışlar. İşin garip tarafı yakın dövüşe giren uzaylılarla birlikte kendinizi kılıç kılıca dövüştüğünüz eski zamanlara ait bir oyunda hissetmeniz bile olası (hatta kadim bir kılıç kullandığımız çok da eğlenceli bir görev mevcut). Bir an bile görsel güzellikten uzakta bırakmıyor sizi Bungie. Log in ekranından, hızlı seyahat menüsüne kadar her yer NASA görsellerinden fırlamış güzellikte eserlerle dolu. Ay'daki ışıklandırmalarla Venüs ya da Dünya'daki ışıklandırmalar, tasarımlar ve renk paleti arasındaki farklılık dikkate değecek güzellikte.
Bu gezegenlerde kimler koşturuyor peki? Tabii ki Guardians (gardiyaaaan!) adlı koruyucular olarak bizler. Bir MMO düşünün ve sadece üç sınıf olduğunu kabul etmeye çalışın. Edemediniz değil mi? İlk 5-6 saatte bana da oldukça az gelmişti ama 3 sınıfı da sadece level 20 sınırına bile getirmek toplamda 45 saatinizi alacağından o kadar da küçümsemeye gerek yok. Yine de bazen biraz daha farklı görünen ve işlevsel anlamda birbirlerinden oldukça kesin çizgilerle ayrılan sınıflar görmek istiyor insan.
Sınıflarımızı açacak olursak bu üç sınıftan ilki Hunter (avcı). Adından da anlaşılacağı üzere oldukça esnek ve iş bitirici bir sınıf, elbette daha hassas. Warlock ve tabii ki defansif özellikleriyle Titan. Sayıca azlar fakat kendilerine has özellikleri mevcut. Oyunumuzda el bombası kısıtlaması ya da sağdan soldan el bomba bulma özelliği yok. Belli bir zaman dilimi var, o dilim dolunca el bombasını atabiliyoruz (bir nevi refresh time). Bu el bombaları, mesela, sınıflara göre farklılık gösterebiliyor. Karakteriniz seviye atladıkça el bombalarının çeşitliliği, verdiği hasar, etki alanı gibi özellikler de değişiyor tabii ki . Kısacası Bungie her bir özelliği karakter seviyelerine bağlamış. Şu an dahi yazıyı bırakıp gidip Destiny oynamak istiyorsam eğer bunun sebebi aklımın köşesinde Destiny'de açılacak ve tamamlanması gereken hala onlarca özellik olmasıdır.
Dişe diş çarpışmalar olan yakından yumruk atma özelliği de yine sınıfların kendilerine özgü. Ama en eğlencelisi tabii ki Super Ability denen ve sizi çoğu zaman çok zor durumlardan kurtaracak olan özel kuvvetler. Özellikle Titan'ın havaya zıplayıp yeri göğü inlettiği özel gücü oldukça güzel. Tüm güçlerinizin, silahlarınızın ve kalkanlarınızın sizinle birlikte seviye atlayıp, yeni özellikler kazanmaları ise onlarla gönül bağı kurmanıza sebep oluyor. Silahlar ise oynanışa doğrudan etki ediyor. Hangi silahı seçtiğinize bağlı olarak oyundaki hızınız değişiyor, siper alma ya da sürekli hareket etme gerekliliği doğuyor. Silah çeşitliliği de belki çok fazla değil ama dediğim gibi Bungie burada eski adetlerden vazgeçmiyor ve gameplay dediğimiz şeyi en üst düzeye çıkarmak için çeşitliliği kendiliğinden ortaya çıkan bir denge kuruyor. Ana silahımızın yanında, özel mermiye ihtiyaç duyan ikinci bir silahımız var. Genellikle Füzyon, Pompalı tüfek ve keskin nişancı tüfeği olarak ayrılan bu ikincil silahlar çoğunlukla düşmanları tek seferde almanıza imkan veren ekipmanlar (tabii tutturabilirseniz). Bir de ağır silahlarımız var ki bunların mühimmatları nadir. Haliyle verdikleri hasar da oldukça yüksek. Düşmanlarımızın canlarını yakmak için yeterli.
Senaryo dahilinde ilerlerken düşman çeşitliliği başta size az gelebilir. Lakin gezegen ve mekan değiştirdikçe düşmanlarımız da farklılaşıyor. Çoğu sizi çok zorlamıyor belki ama 10. seviyeden sonra karşılaşacağınız bazı bad-ass düşmanları da unutmamak gerek. Bu düşmanlarda ciddi manada taktik yapmak gerekiyor. Tıpkı bir MMO'da olduğu gibi düşmanları kitelayacak birileri varken, dpsle düşmanı eritecek iki kişiye de ihtiyaç duyuluyor. Tabii akla 50-60 kişilik raidler gelmesin. Genelde 3 ila 6 arasında oluşan bir ekiple bu büyük yaratıklara karşı çarpışmaya çalışıyoruz. Dönüp dolaşıp yine aynı noktaya geliyoruz sevgili okur, Destiny sınırlara bir şekilde sokamadığım bir oyun olarak bir kez daha şaşırtıyor beni.
Seviye atlama olayımızı biraz daha detaylandırmak lazım tabii ki. Baştan senaryo görevleriyle seviye atlamak kaplumbağa hızında oluyor ancak. Ya 3 arkadaş birleşip zor seviyede senaryo görevlerini tırtıklayacaksınız ya da bana kalırsa en mantıklısı ve en hızlısı PvP maçlarına Bounty görevlerini alıp girmek. Bir iki adam vurabilseniz de oldukça hızlı bir şekilde level atlıyorsunuz. Ya da başlangıç bounty görevleri oldukça kolay olduğundan, maç kazanmanıza bile gerek yok. Mesela beş adet Crucible maçı kazan gibi hareket etmeden dahi bitirip en az 3000 deneyim puanını cebe atacağınız görevler. (yazı gittikçe Destiny rehberine dönmeye başladı, o kadar detay var ki girecek, bazılarını özet geçmem gerekiyor).
Star Wars temalı araçlarımız bile var
Her rol yapma oyununda olduğu gibi bu oyunda da itemlarımız var tabii ki. Ama manyakçasına item düşecek diye bir durum yok ne yazık ki. Her görevden sonra bir şekilde zırh parçaları, silahlar düşüyor ama bunlar diğer RPG oyunlarındaki gibi bir önceki setinizden çok da aşırı farklılık içermiyor. Ancak level 20'den sonra edinebiliyorsunuz Legendary eşyalarınızı (şanslıysanız) Gerçi Level 20'ye ulaşmanız zamanınızın bir kısmını Crucible denilen PvP maçlarında geçirdiğinizi varsayarsak 20 saat gibi çok da uzun olmayan bir süre anlamına geliyor. 20. seviye deyip duruyorum aslında ama bir nevi üst level sayılabilir. Bu seviyeden sonra normal şartlarda aldığınız deneyim puanları artık bir işe yaramıyor. Deneyim puanları gidiyor yerine Light puanları geliyor. Yani bir nevi artık item avcılığına başlıyoruz. Yalnız, bu Light puanları sadece armorlarda bulunuyor. 20. Seviyeden sonra her seviye için belli bir Light puanı toplamamız gerekiyor. Armorlardaki Light puanları yükseldikçe kotamızı dolduruyor ve level atlıyoruz. Yaşasın Grind, Yaşasın aynı yerleri tekrar tekrar kesme özgürlüğü.
Ne iyi? Ne kötü?
Bunu son sayfaya koymak ne kadar mantıklı bilmiyorum ama özet olarak en derli toplu kısım burası olacak.
Oyun modlarının bu kadar çok olması kesinlikle bir artı. Bir gezegendeki hikayeyi bitirseniz bile, aynı gezegende Patrol adı verilen diğer oyuncularla Guild Wars 2 tarzında görevde göreve akabileceğiniz serbest bir mod var. Ayrıca her gezegende yine Strike adı verilen ve sonunda kesinlike kocaman çirkin bir yaratığın beklediği ve güzel itemlar ve xp vaad eden başka bir modumuz daha var. Yetmedi mi Level 18'den başlayan ve üç kişi oldukça zorlayıcı rakiplere karşı yine raidlere giriştiğimiz Vanguard modu da emrinize amade. Yani Bungie'nin dediği gibi asıl olay 20'den sonra başlıyor.
Bir gardiyana bakıp çıkacaktım?
Ayrıca yazıyı yazdığım sırada bir büyük güncelleme daha geldi. Bu da Bungie'nin oyunu kolay kolay bırakmayacağının bir işareti.
Oynanış bakımından Bungie yine harika bir iş çıkarmış. Her ne kadar Halo etkisinden kurtulmaya çalışsalar da Call of Duty ve Halo'nun karışımı bir iş çıkmış ortaya. Hızlı, dikkat isteyen ve sınıf özelliklerinin yerinde kullanılmasının çoğu oyun modunda galibiyeti getirdiği bir çoklu oyuncu deneyimi sunuluyor böylece bize. Aslında hep bildiğimiz tanıdığımız oyun modları. 6ya6 deatmatch, relic kontrol etme, 3e3 deathmatch, herkesin tek tabanca takıldığı deathmatch modu gibi altı farklı oyun modu bulunuyor. Çoğu tabii ki takım oyununa bağlı, tanıdığımız modlar olsa da, hepsi feci şekilde eğlenceli. Muhtemelen zamanla farklı oyun modları da gelecektir. Bungie yabana atılacak bir firma değil çünkü.
Ben oyunu PS3'te oynadım, görsel anlamda PS4 illa ki daha net ve detaylı görüntülere sahip fakat bu konuda çok iyi iş çıkarılmış. PS3'te oynadığınızı hissettiren şey kare oranının zaman zaman hissedilir derecede düşmesi. Ah bir de tabii ki AA olayının olmaması diyebilirim. Özellikle gölgelerde feci şekilde hissediliyor. Ama çoğu zaman tatmin olabiliyorsunuz. Işıklandırmalardan tutun da, yansımalara ve bölüm tasarımlarına kadar bence Destiny birinci sınıf bir iş çıkartıyor.
Yalnız şu bağlantı sorunları yok mu? Of of of, 40 saatlik oyun süremin abartmıyorum 5 saatini bağlantı sorunları yüzünden heba ettim. Bir görevin ortasında Destiny serverlarından "tak" diye kopmam ve o görevi bilmem kaçıncı kez en başından yapıyor olmam hiç ama hiç eğlenceli değil. Özellikle son 1 haftada artan bu olay, PvP maçlarında daha da sıkıcı hale geliyor. Hele bir de Bounty görevleriniz o PvP maçlarını tamamlamak üzerine ise yandınız. Tez zamanda bu sorunların çözülmesini temenni ediyorum. Ah bir de yükleme süreleri... Bilemiyorum yeni nesil konsollarda nasıl yükleme süreleri ama PS3'te ana şehre dönmek 40 saniye... Haritalara girmek ise daha da uzun... Ya ben şımarıklık yapıyorum, ya da Bungie TV karşısında yaşlanmamızı istiyor.
Sen, ben ve dünyanın aydan görüntüsü. Daha romantik olamazdı
Sonuçlandırmam gerekirse Bungie belki Halo gibi efsanevi bir isim yaratmamış olabilir. Daha önce görmediğimiz, bizi şaşırtan bir oyun da değil belki Destiny. Ama karışımı öyle güzel yapıyor ki, kanepeye uzandığınız her an TV izlemek yerine PlayStation'ın tuşuna basıp karakterinizi biraz daha ilerletmek, PvP'de biraz daha adam kesmek ve o haftanın Bounty görevlerini halletmek istiyorsunuz. Uzun süre oyalayacak içeriğiyle, eğlenceli PvP maçlarıyla, sığ senaryosuyla (ne yazık ki), Peter Dinklage'in seslendirmesiyle (Tyrion Lannister) ve Bungie'nin sürekli gelen güncellemeleriyle Destiny şayet bir PS'niz varsa kaçırılmayacak bir oyun. Yalnız Türkiye fiyatı nedir be kardeşim öyle ya?
Neyse kaderimse çekerim diyor ve huzurunuzdan ayrılıyorum sevgili okur.
Türler kırmasının çok ötesinde bir şey
Destiny'i anlatmak oldukça zor. Yukarıda saydığım üç oyunun ana özellikleri alınmış ve birbirine karıştırılmış. Ama hiçbir şekilde şunun gibi bunun gibi diyemiyorsunuz çünkü öyle değişik karıştırılmış ki oyunu bir şeye benzetmeye kalktığınızda aslında benzetmeye kalktığınız oyuna tam olarak benzemiyor. Ucundan kıyısından bir şekilde başka bir oyuna da feci şekilde benziyor, ama aslında başka bir oyunu da andırıyor gibi. Nasıl? Saçma ve karışık mı geldi? İlk 10 saatte hissettiklerimi yazdım sadece. Pekala tek tek ele alalım o zaman.
Siz buna büyük mü diyorsunuz? Hadi canım
Öncelikle Destiny, oynayabilmeniz için tamamen online olmanızı gerektiren bir yapım. Haliyle karşınıza çıkacak onlarca farklı insanı da sizinle aynı dünyaya sokan bir yapısı var. İşin MMO kısmı burada karşınıza çıkıyor. Siz görevden göreve koşarken etrafta sizinle birlikte aynı amaca sahip ya da başka görevlerde takılan insanlar görebilmeniz mümkün. Yalnız etkileşimlerimiz o kadar da yoğun değil. Solo görevlerde bile gezegenlerde insanlara rastlayabiliyorsunuz. Fakat ortalık pek de kalabalık değil. Borderlands'de olduğu gibi büyük alanları tepebiliyoruz, fakat bunu bir MMO havasında yaptığımızı bir şekilde hissediyoruz. Gördüğünüz üzere işin içinden çıkmak pek de mümkün değil. Peki biz ne yapıyoruz, artık kalıplara sokmaya çalışmak yerine kendimizi Destiny'nin güvenli kollarına bırakıyoruz. İsimlerle işimiz yok.
Beni tanımlama, beni yaşa
Bungie oyun çıktıktan 24 saat sonra gelen incelemeler için açıklamada bulunmuştu; Destiny 24 saat içinde hakkında yargıya varılabilecek bir oyun değil diye. Hakikaten de 10 saat içinde Destiny için yapacağınız yorumlar sıradan bir oyun hakkında yapacağınız standart yorumlardan öteye gidemeyecektir. Ama oynadıkça ve daha da derinlere gittikçe Destiny'nin aslında ne kadar rafine ne kadar özenle yaratılmış bir dünyaya ve oyun sistemine sahip olduğunu görüyorsunuz. Karşımıza çıkan hiçbir şey tamamen özgün değil, ama hepsi tat aldığımız şeyler. Destiny'i sürekli oynamak istemenizi sağlayan şey de bu işte..
Vg247'de Destiny için çok ilginç bir inceleme yazısı vardı. İnceleme tamamen şu cümleden ibaretti. “Destiny'nin problemi aslında herkesin beklentisinin çok yüksek olmasıdır.” Takip eden cümleler de yine benzer cümlelerdi; Destiny'nin problemi aslında bir konuya sahip olmamasıdır. Destiny'nin problemi aslında çok güzel bir konuya sahip olmasıdır”. Bunun gibi onlarca cümleye sahip bir incelemeden varacağımız sonuç oyun basının bile aslında Destiny konusunda kafasının oldukça karışık ve Destiny'nin aslında kişilerin oyuna bakış açısına göre değişiklik gösteren bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
El topu (hand cannon) denince akla türlü türlü şey geliyor
Sahiden de Destiny çıkmadan önce benim bile beklentim Halo benzeri, delicesine bir bilim kurgu hikayesine sahip ve Master Chief gibi akılda kalacak karakterlere sahip bir oyun olacağı yönündeydi. Eğer bu beklentideyseniz bence yazıyı okumayı bırakın ve başka sulara yelken açın. Çünkü Destiny'de beklentilerimizi farklı yönde karşılamamız gerekiyor.
Destiny'de konumuz aslında oldukça klişe. İnsanlık için savaşan, geleceğin karanlık dünyasında kalan tek umut olan asker grubu Guardians'ta bir askerin yerini aldığımız oyunda insanlık için tek güvenli yer kalmıştır. Neredeyse tüm gezegenlerde Hive denilen karanlık güçlerin baskın olduğu ve insanlığın kökünü kazımaya çalıştığı bir süreçte, Traveller denilen yabancı bir güç dünyayı ziyaret eder ve insanlığa umut getirir, fakat bir şeyler ters gider ve bir çok uzaylı ırkı insanlığa düşman kesilir. Bizim görevimiz de Hive'ın bir yandan geçmişine gidip, bir yandan da onların domine ettiği gezegenlerde neler olup bittiğini öğrenmek (konudan hakikaten bir haber olduğumu bu saçma özetle kanıtlamış oldum).
Hep diyoruz bir MMO gibi ama kusura bakmayın da MMO'larda bir şekilde hikayenin içine çekilebiliyorduk. Destiny'de yaratılan evren harika, ama bize verilen cücük yemi gibi hikaye kırıntıları ve bu hikayenin işlenişi tek kelimeyle BERBAT. Elbette asıl olayı rekabetçi multiplayer maçlarına dayanan bir oyun için hikaye aramaya gerek yok belki ama yaratılan onca tantanadan ve şirketin geçmişinde Halo gibi efsane bir isim olduğundan insan ister istemez bir şeyler bekliyor (bakınız yine aynı şey; beklenti). Her ne kadar hikayeyi Peter Dinklage'ın seslendirdiği boyu küçük işlevi büyük yardımcımız Ghost'un ağzıyla dinlesek de, ard arda okunan dümdüz metinleri Al Pacino da seslendirse bizim için bir şey fark etmiyor. Elimizde ruhsuz bir senaryo işlenişinden başka bir şey kalmıyor. Ah tabii oyunun üzerinde döndüğü görselliği, özellikle arka plandaki gezegenleri unutmamak lazım.
Görseller konsollarda birbirine oldukça yakın
PS3'te dahi böylesine etkileyici görseller yakalayabilmeleri gerçekten takdire şayan. Bungie uzayda olan deneyimini görsel anlamda üst seviyelere çıkarmış. Kaybolmuş insanlığı, yıkılıp giden gezegenleri, bir zamanlar bu gezegenler üzerindeki ve dehlizlerindeki akıl almaz medeniyetin varlığını oldukça iyi yansıtmışlar. İşin garip tarafı yakın dövüşe giren uzaylılarla birlikte kendinizi kılıç kılıca dövüştüğünüz eski zamanlara ait bir oyunda hissetmeniz bile olası (hatta kadim bir kılıç kullandığımız çok da eğlenceli bir görev mevcut). Bir an bile görsel güzellikten uzakta bırakmıyor sizi Bungie. Log in ekranından, hızlı seyahat menüsüne kadar her yer NASA görsellerinden fırlamış güzellikte eserlerle dolu. Ay'daki ışıklandırmalarla Venüs ya da Dünya'daki ışıklandırmalar, tasarımlar ve renk paleti arasındaki farklılık dikkate değecek güzellikte.
Bu gezegenlerde kimler koşturuyor peki? Tabii ki Guardians (gardiyaaaan!) adlı koruyucular olarak bizler. Bir MMO düşünün ve sadece üç sınıf olduğunu kabul etmeye çalışın. Edemediniz değil mi? İlk 5-6 saatte bana da oldukça az gelmişti ama 3 sınıfı da sadece level 20 sınırına bile getirmek toplamda 45 saatinizi alacağından o kadar da küçümsemeye gerek yok. Yine de bazen biraz daha farklı görünen ve işlevsel anlamda birbirlerinden oldukça kesin çizgilerle ayrılan sınıflar görmek istiyor insan.
Sınıflarımızı açacak olursak bu üç sınıftan ilki Hunter (avcı). Adından da anlaşılacağı üzere oldukça esnek ve iş bitirici bir sınıf, elbette daha hassas. Warlock ve tabii ki defansif özellikleriyle Titan. Sayıca azlar fakat kendilerine has özellikleri mevcut. Oyunumuzda el bombası kısıtlaması ya da sağdan soldan el bomba bulma özelliği yok. Belli bir zaman dilimi var, o dilim dolunca el bombasını atabiliyoruz (bir nevi refresh time). Bu el bombaları, mesela, sınıflara göre farklılık gösterebiliyor. Karakteriniz seviye atladıkça el bombalarının çeşitliliği, verdiği hasar, etki alanı gibi özellikler de değişiyor tabii ki . Kısacası Bungie her bir özelliği karakter seviyelerine bağlamış. Şu an dahi yazıyı bırakıp gidip Destiny oynamak istiyorsam eğer bunun sebebi aklımın köşesinde Destiny'de açılacak ve tamamlanması gereken hala onlarca özellik olmasıdır.
Dişe diş çarpışmalar olan yakından yumruk atma özelliği de yine sınıfların kendilerine özgü. Ama en eğlencelisi tabii ki Super Ability denen ve sizi çoğu zaman çok zor durumlardan kurtaracak olan özel kuvvetler. Özellikle Titan'ın havaya zıplayıp yeri göğü inlettiği özel gücü oldukça güzel. Tüm güçlerinizin, silahlarınızın ve kalkanlarınızın sizinle birlikte seviye atlayıp, yeni özellikler kazanmaları ise onlarla gönül bağı kurmanıza sebep oluyor. Silahlar ise oynanışa doğrudan etki ediyor. Hangi silahı seçtiğinize bağlı olarak oyundaki hızınız değişiyor, siper alma ya da sürekli hareket etme gerekliliği doğuyor. Silah çeşitliliği de belki çok fazla değil ama dediğim gibi Bungie burada eski adetlerden vazgeçmiyor ve gameplay dediğimiz şeyi en üst düzeye çıkarmak için çeşitliliği kendiliğinden ortaya çıkan bir denge kuruyor. Ana silahımızın yanında, özel mermiye ihtiyaç duyan ikinci bir silahımız var. Genellikle Füzyon, Pompalı tüfek ve keskin nişancı tüfeği olarak ayrılan bu ikincil silahlar çoğunlukla düşmanları tek seferde almanıza imkan veren ekipmanlar (tabii tutturabilirseniz). Bir de ağır silahlarımız var ki bunların mühimmatları nadir. Haliyle verdikleri hasar da oldukça yüksek. Düşmanlarımızın canlarını yakmak için yeterli.
Senaryo dahilinde ilerlerken düşman çeşitliliği başta size az gelebilir. Lakin gezegen ve mekan değiştirdikçe düşmanlarımız da farklılaşıyor. Çoğu sizi çok zorlamıyor belki ama 10. seviyeden sonra karşılaşacağınız bazı bad-ass düşmanları da unutmamak gerek. Bu düşmanlarda ciddi manada taktik yapmak gerekiyor. Tıpkı bir MMO'da olduğu gibi düşmanları kitelayacak birileri varken, dpsle düşmanı eritecek iki kişiye de ihtiyaç duyuluyor. Tabii akla 50-60 kişilik raidler gelmesin. Genelde 3 ila 6 arasında oluşan bir ekiple bu büyük yaratıklara karşı çarpışmaya çalışıyoruz. Dönüp dolaşıp yine aynı noktaya geliyoruz sevgili okur, Destiny sınırlara bir şekilde sokamadığım bir oyun olarak bir kez daha şaşırtıyor beni.
Seviye atlama olayımızı biraz daha detaylandırmak lazım tabii ki. Baştan senaryo görevleriyle seviye atlamak kaplumbağa hızında oluyor ancak. Ya 3 arkadaş birleşip zor seviyede senaryo görevlerini tırtıklayacaksınız ya da bana kalırsa en mantıklısı ve en hızlısı PvP maçlarına Bounty görevlerini alıp girmek. Bir iki adam vurabilseniz de oldukça hızlı bir şekilde level atlıyorsunuz. Ya da başlangıç bounty görevleri oldukça kolay olduğundan, maç kazanmanıza bile gerek yok. Mesela beş adet Crucible maçı kazan gibi hareket etmeden dahi bitirip en az 3000 deneyim puanını cebe atacağınız görevler. (yazı gittikçe Destiny rehberine dönmeye başladı, o kadar detay var ki girecek, bazılarını özet geçmem gerekiyor).
Star Wars temalı araçlarımız bile var
Her rol yapma oyununda olduğu gibi bu oyunda da itemlarımız var tabii ki. Ama manyakçasına item düşecek diye bir durum yok ne yazık ki. Her görevden sonra bir şekilde zırh parçaları, silahlar düşüyor ama bunlar diğer RPG oyunlarındaki gibi bir önceki setinizden çok da aşırı farklılık içermiyor. Ancak level 20'den sonra edinebiliyorsunuz Legendary eşyalarınızı (şanslıysanız) Gerçi Level 20'ye ulaşmanız zamanınızın bir kısmını Crucible denilen PvP maçlarında geçirdiğinizi varsayarsak 20 saat gibi çok da uzun olmayan bir süre anlamına geliyor. 20. seviye deyip duruyorum aslında ama bir nevi üst level sayılabilir. Bu seviyeden sonra normal şartlarda aldığınız deneyim puanları artık bir işe yaramıyor. Deneyim puanları gidiyor yerine Light puanları geliyor. Yani bir nevi artık item avcılığına başlıyoruz. Yalnız, bu Light puanları sadece armorlarda bulunuyor. 20. Seviyeden sonra her seviye için belli bir Light puanı toplamamız gerekiyor. Armorlardaki Light puanları yükseldikçe kotamızı dolduruyor ve level atlıyoruz. Yaşasın Grind, Yaşasın aynı yerleri tekrar tekrar kesme özgürlüğü.
Ne iyi? Ne kötü?
Bunu son sayfaya koymak ne kadar mantıklı bilmiyorum ama özet olarak en derli toplu kısım burası olacak.
Oyun modlarının bu kadar çok olması kesinlikle bir artı. Bir gezegendeki hikayeyi bitirseniz bile, aynı gezegende Patrol adı verilen diğer oyuncularla Guild Wars 2 tarzında görevde göreve akabileceğiniz serbest bir mod var. Ayrıca her gezegende yine Strike adı verilen ve sonunda kesinlike kocaman çirkin bir yaratığın beklediği ve güzel itemlar ve xp vaad eden başka bir modumuz daha var. Yetmedi mi Level 18'den başlayan ve üç kişi oldukça zorlayıcı rakiplere karşı yine raidlere giriştiğimiz Vanguard modu da emrinize amade. Yani Bungie'nin dediği gibi asıl olay 20'den sonra başlıyor.
Bir gardiyana bakıp çıkacaktım?
Ayrıca yazıyı yazdığım sırada bir büyük güncelleme daha geldi. Bu da Bungie'nin oyunu kolay kolay bırakmayacağının bir işareti.
Oynanış bakımından Bungie yine harika bir iş çıkarmış. Her ne kadar Halo etkisinden kurtulmaya çalışsalar da Call of Duty ve Halo'nun karışımı bir iş çıkmış ortaya. Hızlı, dikkat isteyen ve sınıf özelliklerinin yerinde kullanılmasının çoğu oyun modunda galibiyeti getirdiği bir çoklu oyuncu deneyimi sunuluyor böylece bize. Aslında hep bildiğimiz tanıdığımız oyun modları. 6ya6 deatmatch, relic kontrol etme, 3e3 deathmatch, herkesin tek tabanca takıldığı deathmatch modu gibi altı farklı oyun modu bulunuyor. Çoğu tabii ki takım oyununa bağlı, tanıdığımız modlar olsa da, hepsi feci şekilde eğlenceli. Muhtemelen zamanla farklı oyun modları da gelecektir. Bungie yabana atılacak bir firma değil çünkü.
Ben oyunu PS3'te oynadım, görsel anlamda PS4 illa ki daha net ve detaylı görüntülere sahip fakat bu konuda çok iyi iş çıkarılmış. PS3'te oynadığınızı hissettiren şey kare oranının zaman zaman hissedilir derecede düşmesi. Ah bir de tabii ki AA olayının olmaması diyebilirim. Özellikle gölgelerde feci şekilde hissediliyor. Ama çoğu zaman tatmin olabiliyorsunuz. Işıklandırmalardan tutun da, yansımalara ve bölüm tasarımlarına kadar bence Destiny birinci sınıf bir iş çıkartıyor.
Yalnız şu bağlantı sorunları yok mu? Of of of, 40 saatlik oyun süremin abartmıyorum 5 saatini bağlantı sorunları yüzünden heba ettim. Bir görevin ortasında Destiny serverlarından "tak" diye kopmam ve o görevi bilmem kaçıncı kez en başından yapıyor olmam hiç ama hiç eğlenceli değil. Özellikle son 1 haftada artan bu olay, PvP maçlarında daha da sıkıcı hale geliyor. Hele bir de Bounty görevleriniz o PvP maçlarını tamamlamak üzerine ise yandınız. Tez zamanda bu sorunların çözülmesini temenni ediyorum. Ah bir de yükleme süreleri... Bilemiyorum yeni nesil konsollarda nasıl yükleme süreleri ama PS3'te ana şehre dönmek 40 saniye... Haritalara girmek ise daha da uzun... Ya ben şımarıklık yapıyorum, ya da Bungie TV karşısında yaşlanmamızı istiyor.
Sen, ben ve dünyanın aydan görüntüsü. Daha romantik olamazdı
Sonuçlandırmam gerekirse Bungie belki Halo gibi efsanevi bir isim yaratmamış olabilir. Daha önce görmediğimiz, bizi şaşırtan bir oyun da değil belki Destiny. Ama karışımı öyle güzel yapıyor ki, kanepeye uzandığınız her an TV izlemek yerine PlayStation'ın tuşuna basıp karakterinizi biraz daha ilerletmek, PvP'de biraz daha adam kesmek ve o haftanın Bounty görevlerini halletmek istiyorsunuz. Uzun süre oyalayacak içeriğiyle, eğlenceli PvP maçlarıyla, sığ senaryosuyla (ne yazık ki), Peter Dinklage'in seslendirmesiyle (Tyrion Lannister) ve Bungie'nin sürekli gelen güncellemeleriyle Destiny şayet bir PS'niz varsa kaçırılmayacak bir oyun. Yalnız Türkiye fiyatı nedir be kardeşim öyle ya?
Neyse kaderimse çekerim diyor ve huzurunuzdan ayrılıyorum sevgili okur.