IMLEGEND
Aileden
Tyria (Mürver Ehderhalar uyanmadan önce) ve Maguuma Ormanı
Tam bu noktada yolu şiddet ve savaş karşıtı olan, centaurların en bilgesi ve yaşlısı Ventari ile kesişir. Ventari, kendi türünün öfke içerisinde kaybolduğunu görmüş ve Maguuma Ormanının kurak bölgesinde şiddet ve öfkeden uzak bir sığınak (Ventari’s Refuge) kurmuştur. Ancak şiddet tekrar çevresinde kol gezmeye başlayınca güneye, Tarnished Coast’a doğru yola çıkmış ve kader Ronan ile yollarını kesiştirmiştir. Ronan ile Ventari arasında savaş halindeki iki ırka mensup olmalarına rağmen güçlü bir dostluk gelişir. Ronan’ın ailesinin mezarının üstünde hayat bulan ağaç (Pale Tree) çevresinde barış arayan herkesin hoş karşılandığı bir barınak (Ventari’s Sanctuary) inşa ederler.
Ronan ve Ventari’nin barış arayanlar için kurduğu Ventari’s Sanctuary
[TABLE="width: 900, align: center"]
[TR]
[TD]
[/TR]
[/TABLE]
Ventari ve Pale Tree
Ronan ebedi hayata göç ettikten sonra Ventari Pale Tree ile ilgilenmeye devam eder ve 1180 AE yılında Ronan ile ölümde buluşur. Ventari dünyadan göçmeden evvel hayata dair deneyimlerini sonraki nesillere aktarmak amacıyla bilgisini daha sonra Ventari’s Tablet olarak anılacak mermer bir tablete kazır ve tableti Pale Tree’nin kökleri arasına yerleştirir. İlk Slyvari’nin doğumuyla Ventari’nin öğretileri Sylvariler tarafından temel yaşam felsefesi olarak kabul edileceklerdir.
[TABLE="width: 1000, align: center"]
[TR]
[TD]
Ventari Öğretileri:
1. Hayatı iyi, dolu dolu ve boşa harcamadan yaşa.
2. Zorluktan korkma, çetin (sert) toprakta güçlü kökler yetişir.
3. Daimi huzur, içindeki (ruhundaki) huzurdur.
4. Her şeyin büyümeye hakkı vardır. Çiçek, (yabani) otun kardeşidir.
5. Olgunlaşarak musibet ve kedere dönüşmemesi için asla yanlışı miras (geride) bırakma.
6. Bilgece hareket et, (amaçsız değil).
7. En küçük ot yaprağından, en büyük dağa kadar yaşam nereye gidiyorsa gitmelisin (görmelisin). http://www.arena.net/blog/wp-content/upl...toring.mp3[/TD]
[/TR]
[/TABLE]
[TABLE="width: 900, align: center"]
[TR]
[TD]
[/TD]
[/TR]
[/TABLE]
Ventari’s Tablet
[TR]
[TD]
[/TR]
[/TABLE]
Ventari’s Tablet
Pale Tree geçen yıllar içerisinde gelişir ve zamanı geldiğinde küçük kozalar oluşmaya başlar. Bu kozalar yeni bir ırkın habercisidir. Pale Tree, (Slyvariler Mother Tree ”“ Anne Ağaç olarak isimlendirirler) Ronan’ın hayatı hakkında bildiklerini ve Centaur Ventari’nin bilgeliğini rüyalar aracılığı ile çocuklarına aktarır. Uzun bir rüyadan sonra tamamen gelişmiş olarak 1302 AE yılında ilk doğanlar uyanır ve Tyria’ya adımlarını atarlar.
“Rüya hepimizi biz uyanmadan önce şekillendirir” ”“ Caithe
"The Dream shapes us all before we awaken"
"The Dream shapes us all before we awaken"
Slyvariler insansı bir görünüşe sahip olmalarına rağmen insanlardan bir hayli farklıdırlar. Vücutları et yerine filiz ve yapraklardan, saçları süs bitkileri ve taç yapraklardan, kemikleri sağlam ağaçlardan oluşmuştur. Damarlarında altın rengi bir özsu dolaşmaktadır. İnsanlardan farklı olarak Anne Ağaç’tan rüyalarla (Dream of Dreams) edindikleri bilgi ile doğmuşlar ve şimdi yeni deneyimlerini ortak bir havuza kovalarla su taşır gibi Anne Ağaç’a aktararak gelecek nesil Slyvarilerin rüyalarını şekillendirmektedirler. Meraklı ve öğrenmeye aç olan Sylvari ırkının ilk doğanlarından bazıları dünyayı keşfetmek için uzak diyarlara seyahat etmişler, diğerleri ise Anne ağacın yakınlarında kalarak yaşadıkları Korunun (The Grove) yapılanmasında rol almış ve Anne Ağacı korumuşlardır. Caithe ve Faolain dünyayı keşfetmek için ilk ayrılan Sylvarilerdir. Daha sonra diğer Sylvariler Orr a seyahat edecek ve diğer ırklarda temasa geçmek için elçi olarak yolculuk edeceklerdir. İlk doğanlar, bilgelikleri ve dünyada geçirdikleri zaman nedeniyle Sylvari toplumunun kural koyucuları, yöneticileri sayılabilirler. Sylvariler uyandıkları zaman dilimine göre dört döngüden birinin mensubudurlar. İlkdoğan oniki Sylvari de üçerli gruplar halinde döngülerden birine dâhildir.
Şafak Döngüsü (Cycle of Dawn)
Öğle Döngüsü (Cycle of Noon)
Alacakaranlık Döngüsü (Cycle of Dusk)
Gece Döngüsü (Cycle of Night)
[TABLE="width: 900, align: center"]
[TR]
[TD]
[/TD]
[/TR]
[/TABLE]
Sylvari Döngüleri
Öğle Döngüsü (Cycle of Noon)
Alacakaranlık Döngüsü (Cycle of Dusk)
Gece Döngüsü (Cycle of Night)
[TABLE="width: 900, align: center"]
[TR]
[TD]
[/TR]
[/TABLE]
Sylvari Döngüleri
Şafak döngüsünün Sylvarileri; diplomat ruhlu, sosyal, çarpıcı şekilde etkili kişilerdir. Dünya hayranı, gezgin, nazik ve zekilerdir. (00:00-06:00)
Öğle döngüsünün Sylvarileri; savaşçı, asker ve cesur ruhludurlar. Savaş ve macera arayışı içerisindedirler ve genellikle ilk harekete geçenler onlardır. (06:00-12:00)
Alacakaranlık döngüsünün Sylvarileri; zeki, araştırmacıdırlar. Bilim, büyü ve tarih gibi akademik amaçların peşinde koşan bir yapıya sahiptirler. (12:00-18:00)
Gece Sylvarileri; ketum, içe kapanık ve düşünceli bir yapıya sahiptirler. İyi bir koruyucu olabilecekleri gibi baş belasıda olabilirler. Matematiğe yatkınlıkları vardır. (18:00-00:00)
İlkdoğanlar:
Aife: Diplomat. Pale Tree’nin dört koruyucundan biri ve Şafak Döngüsünün Bilgesi (Cycle of Dawn).
Niamh: Yaşadıkları Koru’nun (The Grove)koruyucularının lideri. Pale Tree’nin dört koruyucusundan biri ve Öğle Döngüsünün Bilgesi (Cycle of Noon).
Kahedins: Yeni doğan Sylvarilerin yol göstericisi, hocası. Pale Tree’nin dört koruyucusundan biri ve Alacakaranlık Döngüsünün Bilgesi (Cycle of Dusk).
Malomedies: Gökbilimci ve matematikçi. Pale Tree’nin dört koruyucusundan biri ve Gece Döngüsünün Bilgesi (Cycle of Night).
Caithe: Mürver Ejderhaları durdurmak amacıyla farklı ırklara mensup Caithe (Sylvari), Eir Stegalkin ve Garm (Norn), Logan Thackeray (Human), Rytlock Brimstone (Charr), Snaff ve Snaff’ın asistanı Zojja (Asura) tarafından kurulan Destiny’s Edge’in eski üyelerinden birisi. Şimdi ayrıldığı Faolain’in sevgilisi.
Faolain: Büyük Düşes (Grand Duchess). Pale Tree’nin rüyalarını zehirlemeyi amaçlayan Kâbus Mahkemesi’nin (Nightmare Court)şimdiki lideri.
Riannoc: Ölen ilk Sylvari.
Dagonet: İlk doğanlarda dâhil olmak üzere Sylvarilerin rüyalarını araştıran bilim adamı.
Trahearne: Bir Necromancer. Malomedies’in yaralanmasının ardından Asura’dan intikam alınmasını gerektiği hakkında düşünen Sylvarilerden birisi.
Diğerleri: Diğer üç ilkdoğan hakkında henüz bir bilgi yok. Guild Wars 2 ile birlikte haklarında daha fazla bilgi sahibi olacağımızı umuyorum.
Destiny’s Edge (Logan, Zojja, Rytlock, Eir ve Caithe)
Pale Tree, Slyvarilerin bilgi, duygu ve deneyimlerini ortak bir hafızada toplayarak, edindiği bilgileri rüyalar (Dream of Dreams) ile uyanmayı bekleyen Sylvarilere aktarır. Her Sylvari aynı rüyayı görmez ve gördükleri farklı rüyalar Sylvarilerin karakterlerini şekillendirir. Pale Tree çocuklarına asillik, merak ve keşfetme arzusu aşılar. Mürver Ejderhaları yenmek için bir kahramanın yolunun onur, cesaret, mertlik ve tutkudan geçtiğini anlatır. Ayrıca Sylvarilerden çok seçkin bir kısmı Wyld Hunt olarak anılan bir görevi üstlenirler. Sylvarilerin çok küçük bir kısmı Wyld Hunt’ın bir parçası olmak için çağrılırlar. Wyld Hunt mensupları Wyld Hunt Valiant veya sadece Valiant olarak anılırlar ve Wyld Hunt’ın ilk işaretlerini daha uyanmadan rüyalarında görebilirler. Ancak çok azı bu işaretleri anlayabilir. Sylvariler Wyld Hunt’ı o kadar ciddiye alırlar ki bu uğurda yaşamlarını hiçe sayarlar.
“Wyld Hunt, rüyalarla en güçlü ve en cesur çocuklarımın sırtlarına yüklenen zor, kutsal bir görevdir.” - Pale Tree
"A Wyld Hunt is a sacred thing, a burden placed by the Dream upon the strongest a bravest of my children."
"A Wyld Hunt is a sacred thing, a burden placed by the Dream upon the strongest a bravest of my children."
Öte yandan, Kâbus Mahkemesi (Nightmare Court) olarak anılan bir grup Sylvari, Pale Tree’nin çocuklarına ulaştırdığı rüyaları zehirlemeye ve mesajları değiştirmeye çalışmaktadır. Ahlak dışı hareket ederek, deneyimlerini Pale Tree’ye ulaşmasını sağlar ve Anne Ağacın Ronan ve Centaur Ventari tarafından biçimlendirilmiş temel felsefesini terk etmesi amacı doğrultusunda çalışırlar. Kâbus Mahkemesinin kurucusu Cadeyrn isimli bir Sylvaridir. İkinci doğan Sylvariler arasında ilk doğandır ve ilk günden beri kalbinde karanlığa yatkınlık vardır. Cadeyrn’in Kâbus Mahkemesini kurmasında Melomedies’in Asura ırkıyla ilk tanışması esnasında yaşadığı talihsiz olayın rolü büyüktür. Melomedies, Asura ile ilk karşılaştığında Asura onu ormandaki ilginç büyülü bitkilerden birisi zannedip üzerinde çeşitli deneyler yapmıştır. Zeki bir varlık olduğunu anladıklarında ise hemen onu teslim etmiş ve barış dilemişlerdir.
Lore’dan alıntı ve çeviri...
Pale Tree’nin yanında toplandılar, ağacın yukarıya dönmüş yapraklarında biriken yağmur, küçük pırıltılarla altlarındaki toprağa damlıyordu. Kökleri arasında yatan ilkdoğanı kucakladı, vücudu yosun tutmuş bir mezara benzeyen koyu bir örtüyle kaplandı. Melomedies yorucu kâbuslarla mücadele ederek uyuyordu. Zaman zaman haykırıyor ve Kahedins onun huzuru bulmasını umarak alnına nemli bir bez yerleştiriyordu. Şifacı diğerlerine baktı, yüzü endişe doluydu.
“Yaşayacak mı? Yoksa Riannoc gibi ölecek mi?” Soru tüm kalplerde yankılandı, ancak soruyu dile getiren Niamh’ın sesiydi.
Kahedins mırıldandı “Anne yaşayacağını söyledi” Ancak bu sözler çok az rahatlatıcıydı.
Melomedies akarsu kenarında diz çökmüş söğütler gibi zarif, güzel olmuştu. Şimdi ise yüzü kötü muameleden kalma oyuk yaralarla kaplıydı ve bir zamanlar gökkuşağı gibi parlayan saçlarının dalları kırılmış ve küçük parçalar halinde budanmıştı. Bir bacağı uzun süre güneşte kalmış gibi kurumuştu ve hala sarmaşıklarla kaplı olan et misali derisinde yüzlerce küçük delik mevcuttu.
Cadeyrn’in gözleri koyu altın renginde parladı ve elleri kılıcının kabzasını sıkıca kavradı. “Hepsini öldürmeliyiz”
“Asura barış önerdi. Eğer onlar bilselerdi... Onlar onu Maguuma Ormanının bilinci taklit eden ilginç bitkilerinden biri olduğunu düşünmüşler” dedi Aife “Gerçekten bilinçli bir varlık olduğunu anladıklarında, onu bize geri getirdiler”.
“Yeterli değil! Melomedies intikamı alınmadıkça nasıl huzur bulabilir?”
Kahedins onaylamayarak dik dik baktı. “İntikam? İntikam bizim yolumuz değildir. Ventari’nin tabletini bilmiyor musun? İkinci doğan başını saldırgan bir şekilde indirdi. Kahedins ders verir gibi konuştu “Her şey yazılı, Daimi huzur, ruhundaki huzurdur. Bunun üzerinde düşün Cadeyrn ve anlamını kavramaya çalış.”
Cadeyrn, tavrı kendisi gibi karanlık olan Trahearne’e kısa bir bakış attı. Hiçbir asker böyle şeyler söylememeliydi. Zulmü durdurmak için bıçağını kaldıran veya masumları kurtarmak için kendisini tehlikeye atan hiçbir asker intikamın uygunsuz olduğunu söylememeliydi. Eğer Faolain ve Caithe burada olsalardı, onun tarafını tutacaklarından emindi.
Aniden, Trahearne yayılan dallara doğru baktı. “Evet, Anne” Sadece kendisinin duyacağı bir fısıltıyla cevapladı. Hayal kırıklığı içerisinde necromancer sıktığı yumruğunu gevşetti. “Pale Tree gerçek düşmanımız olan Ejderhalar üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini söyledi. Her müttefike ihtiyaç duyulabilir,” dişlerini gıcırdatarak Trahearne bitirdi “Asura ile barış yapacağız.”
Cadeyrn, Trahearne’nin boyun eğmesinin mi yoksa Pale Tree’nin sadece ilkdoğan ile konuşmasının mı daha fazla rahatsız edici olduğundan emin değildi. Akabinde başını eğdi “Annemizin dilediği gibi olsun”
Lore’dan alıntı ve çeviri...
“Hazır mısın?” Niamh yumuşak bir sesle arkasından mırıldandı, eğrelti otu misali saçları soğuk rüzgârda hışırdıyordu. Kılıcını çekti ve kenarını kontrol etti, keskindi. İstekli gümüş rengi gözleri Cadeyrn’in altın bakışlarıyla buluştu. “Saldırı zamanı.” Cadeyrn’den bile daha genç bir kuşaktan olan diğer iki Sylvari’de Niamh ile birlikte durdu. Her ikisi de onun gibi Öğle Döngüsü’nde uyanmışlardı.
Cadeyrn çömeldiği ufak çıkıntıdan uzaklaştı. ”Bizi bekliyorlar. Temkinli hareket etmeliyiz.”
Hep beraber sahilden ve harabelerden aşağıya süründüler ve orada, taş ocaklarını buldular. Cadeyrn’nin kılıcı bir hamlede bir Krait’i iki parçaya böldü. Kılıcını ustaca arakasına döndürdü, uzattığı eli dilimlenerek düşürülmeden diğer yaratığın pençesini engelledi. Dişi Krait büyücünün kırpmadığı gözleri, büyülü ölüm ağları örer gibi genişçe açıldı ve iki Sylvari onun ateşinde can verdi. Kılıcı Kraitin etini yırtarken, Cadeyrn şiddetli bir şekilde ileri doğru atıldı. Pullu deri ve çığlıktan başka geride bir şey kalmamıştı.
Kraitler öldüğünde, Niamh ve Cadeyrn harabe olmuş şapelin ortasında durdular, kılıçlarındaki kan ve vahşet yüzlerinde parlıyordu. Bir ses Cadeyrn’in dikkatini çekti ve elini sessizlik için yukarı kaldırdı, aşağıda kıpırdanmalar gördüğü yere doğru hareket etti.
Cadeyrn sunağı yana doğru yatırdı ve gelen ses yükseldi. Taşın altında bir mağara uzanıyordu, çok önceden ilerleyen deniz nedeniyle sular altında kalmıştı. Harabelerin altındaki deniz mağarası dondurucu su sayesinde Kraitlere rahatsız edilmeden saklanabilecekleri bir yer sunuyordu. Ancak buradakiler savaşçı değildi. Burası Krait yumurtaları ve korkmuş yavrularla dolu bir kuluçka odasıydı.
Cadeyrn onları ortadan kaldırmak için kılıcına davrandı.
“Cadeyrn!” Niamh keskince seslendi.
Cadeyrn durdu, döngüsünün liderine şaşkınlık içerisinde bakarak.
“Bırak onları.”
“Ama... Onlar Krait.”
“Onlar daha çocuk”
“Çocuk.” Cadeyrn kaşlarını çattı, kelimeler anlamsızdı. “Onların küçük olduklarını mı söylüyorsun. Onlar küçük ama aynı zamanda Krait. Büyüyecekler ve yetişkin birer Krait olacaklar ve biz onları yine öldüreceğiz. Neden onları şimdi öldürmüyoruz, kolayken, onlar savunmasızken? Yapılması gereken en akıllıca hareket gibi görünüyor. Aksi halde bunların büyümesine izin vererek daha fazla Sylvari’nin hayatını tehlikeye atarız.”
“Onlara yollarını değiştirme fırsatı vermek için bu riski almak zorundayız.” dedi ilkdoğan. Her şeyin büyümeye hakkı vardır. Çiçek yabani otun kardeşidir.” Akılcı davranarak, Niamh kılıcını sırtına yerleştirdi ve sunağı tekrar yerine doğru geri itti.
Öte yandan Cadeyrn, yılanların okyanus gelgitinde sıçramalarını ve çığlıklarını duyuyordu.
Yine bir ilkdoğan mantıklı bir şey önerdiğinde tabletten alıntı yapmıştı. Duyulmayacak şekilde homurdandı. “Ben aynı fikirde değilim.”
Tabletlerin öğretileri sürekli arzularının önüne geçerken, bastırılmış arzular Cadeyrn’in içselinde sürekli büyüyor ve her yeni olay ile ağırlaşıyordu. Anne ağaç ile arasında geçen konuşmalardan hissettiği duygular açıkça görülebiliyor. Akabinde Caithe ile yaşadıkları tartışma bardağı taşıran son damla oluyor.
Lore’dan alıntı ve çeviri...
Cadeyrn Koru’nun merkezinde bir dal üzerinde gecenin seslerini dinliyordu. Orada burada cırcır böcekleri ötüyor ve gece kuşları yalnız ağıtlar yakıyordu, kendinden daha büyük bir şeye sesleniyor gibi sanki her ses ona aitti.
“Anne,” Cadeyrn içten bir yakarışla ellerini havaya kaldırdı. “Sana ihtiyacım var.”
Pale Tree’nin tepesindeki yapraklar doğruldu ve Cadeyrn onun varlığını hissetti. Yumuşak bir sesle Anne seslendi, “Dallarımın çocuğu, aradığın nedir?”
“Akıl.”Gözleri yaşardı ve Cadeyrn onları elinin tersiyle silerek. “Dünyada kötülük gördüm; onunla savaşmayı istediğimde, tabletin öğretileri elimi kolumu bağlıyor. Beni doğru şeyi yapmaktan alıkoyuyorlar. Kılıçtan geçirmemiz gerekirken, silahlarımızı bırakıyoruz. Mağdur olduğumuzda, içimiz kan ağlasa bile intikamdan yüz çeviriyoruz. Arzularımızı gerçekleştiremiyor veya istediğimizi öldüremiyor veya dünyayı bizi duymaya zorlamak için gücümüzü kullanamıyoruz. Bu hisler henüz ben doğduğumda içimdeydi. Neden dürtülerimizi reddediyoruz? Neden içgüdülerimizi takip etmiyoruz? Hareketlerimizi tabletlere göre yargılıyoruz. Neden ne istersek isteyelim yapamıyoruz?
Pale Tree tavaşça hışırdadı. “En etkili yol her zaman en iyi görünen değildir, genç fidan. İlkdoğanın yaptığı gibi, iyi olmaya çalışmalısın.”
Kelimeler can acıtıcıydı. “İyiyi kim tanımlıyor? Sen? Ventari? Ölü bir insan?” Cadeyrn ekledi. “İlkdoğan kusursuz değil.”
Pale Tree bir süreliğine sustu, Cadeyrn cevap vermeyeceğini düşünüyordu. Sis yakındaki dereni üstünde yükselmeden önce tekrar konuştu.
“Benim adımla kötülük mü yapmak istiyorsun?” Anne Ağaç uğuldadı. “Charr’ın yaptığı gibi yıkıma mı neden olmak istiyorsun? Veya Asura’nın yaptığı gibi ahlaksızlığı bilim uğruna diyerek haklı mı çıkarmak istiyorsun? Hayır Cadeyrn. Biz bu dünyaya Mürver Ejderhaları yok etmek için geldik. Bu mücadelede kendimizi kaybetmemeliyiz.
“Biz zaten kaybolmadık mı Anne?” Biz insan veya Centaur değiliz. Tableti yok etmeme izin ver ve Sylvari’nin gerçek gücünü görelim.” Cevap gelmedi. Şafak söküp, altın renginde yıkanırken, Cadeyrn ağacın daha fazla bir şey söylemeyeceğini anlamıştı.
“Seni dinlemeyecek.” Alçak ses bir kadına aitti, ama konuşan ağaç değildi. Dönerek Cadeyrn kendini mücadeleye hazırlarken gecenin son gölgesinin içerisinde soğuk ve hareketsiz Caithe’i görerek durdu. Caithe tekrarladı. “Seni dinlemeyecek.”
Sesini yükselterek, “Ben benim kuşağımın (ikinci doğan) ilkiyim ”““
Caithe umursamadı ve konuşmasını tamamlamasına izin vermeden, “Neden umurunda olasın? Artık binlerce çocuğu var Cadeyrn. Belki ilksin, belki de sadece sıradan bir Sylvarisin.”
Çehresinde bir fırtına toplandı. “Asla, kalabalığın bir parçası olmayacağım Caithe. Hatta Pale Tree için bile,” Cadeyrn ant içip, gürledi. “Beni duymanı sağlayacağım Anne, hoşuna gitsin veya gitmesin. İşim bittiğinde ve sen sonunda özgür olduğunda, senin kalbinde ilk ben olacağım.”
Caithe sessizliğini bozmadı ve onun ayrılışını izledi.
Böylece Cadeyrn, Koru’dan ayrılarak Kâbus Mahkemesini kuracaktır. Caithe’in seçtiği kelimeler ve takındığı tavır bardağı taşırmıştı. İronik bir şekilde Caithe’in aşkı Faolain’de gelecekte Kâbus Mahkemesine katılarak lider konumuna gelecek ve Büyük Düşes olarak anılmaya başlanacaktı. Bu olay Caithe ile Faolain’i birbirlerine duydukları aşka rağmen ayırmıştır. Faolain bazen geri gelerek Caithe’i kendi tarafına geçmeye ikna etmeye çalışsa da, Caithe her seferinde onu reddetmiştir.
“Kalbin bana ait.” ”“ Faolain’den Caithe (Edge of Destiny)
“Your heart belongs to me.”
“Your heart belongs to me.”
Sylvarilerin cinsiyet anlayışı Tyria için alışılmışın dışındadır. Sylvariler, fiziksel olarak erkek ve kadın olarak uyanırlar ancak bu insana benzer bir görünürde olmalarına rağmen, tamamen farklı fizyolojide olmaları gibidir. Sylvarilerde aşkın üreme, dünyaya çocuklar getirme boyutu yoktur, hepsi Anne Ağaçtan yetişkin olarak dünyaya gelmişlerdir. Ancak aşka dair diğer tüm duyguları kalplerinde hissederler ve Sylvarileri toplumunda heteroseksüel veya homoseksüel ilişkiler kabul görmektedir. Caithe ve Faolain hikâyede (she-she) kadın olarak geçmektedir. Caithe ve Faolain birlikte dünyaya keşfe çıkan ilk Sylvarilerdir, yolculukları esnasında amansızca birbirlerine âşık olmuşlardır.
Slyvariler, diğer Tyria halklarının inandığı tanrılara inanmazlar. Onların en kutsal varlığı Ventari'nin Tabletidir. (Uzak doğu felsefesine benzetilebilir). Ayrıca Pale Tree, Sylvariler için çok önemli bir varlıktır. Bir Sylvarinin danışması gerektiği bir konu varsa, Koru’nun merkezine giderek onunla iletişime geçer. Ayrıca Pale Tree Sylvari halkını yönetir. Meclis odasında evlatlarıyla iletişime geçerek rehberliğini ve talimatlarını sunar. Pale Tree uzmanlığına göre bazı görevlerde seçtiği Sylvarilere görev verebilir. İlkdoğanlar bilgelikleri ve dünyada geçirdikleri zaman nedeniyle yönetici olarak görülürler.
Tyria (Günümüz)
Alevler çok güzeldi. Rüzgârla daireler şeklinde hareketlenip, gökyüzünde dönerek yok olurlarken kırmızı ve altın renkleriyle sonbahar yapraklarına benziyorlardı. Köy uçuşuyordu. Sazdan çatılar, çitler, kirişler küle dönüşüyordu. Caithe köyün ve yaşayanların yanışını gördü. Geç kalmıştı. Her şey yanıyordu ancak, hala güzeldi. Slyvari ilk doğanlarından Caithe, çömeldiği ve yanan köyü yavaşça izlediği kayanın üzerinden aşağıya indi. Tüm halkı gibi, kutsal korunun yüce ağacının çocuklarından biri olan Caithe narin ve çevikti. Şimdi asıl dünya ile birlikteydi ve seyahat çantasına ana yurdunun filizden motifleri oyulmuştu. Caithe gümüş rengi saçlarını büyük gözlerinin önünden arkaya itti, yanan köyde yaşam işaretleri arıyordu. Tek yaşayan alevlerdi. Sesleri dinledi, ama tek konuşan ateşti. Caithe ateşten korkmuyordu. Genç ve güçlüydü, ateş gibi istekli, inatçı ve meraklıydı. İlginçtir ki, ateş onu buraya çekmişti.
Yangını kim, nasıl, niçin başlatmıştı? Bu köyün adı neydi?
Derin ve karanlık, feminen ve tanıdık bir ses geldi. “Şenlik ateşini seviyorum.”
Caithe döndü ve sanki maskeli balo varmış gibi siyah orkideden cüppe giymiş Sylvari kadınını gördü.
Caithe’in gözleri kısıldı. “Ne yapıyorsun burada Faolain?”
Faolain acıyla gülümsedi ve ekledi. “Ateş beni çekti.”
“Ateşe gelen güveler gibi.”
“Tıpkı senin gibi.”
Gerçekte, Faolain ve Caithe birbirlerine benzemiyorlardı. Faolain’in saçları, tırnakları ve gözleri gibi simsiyahtı. Pale Tree’den meydana geldiklerinden beri böyle olmuştu. Faolain her zaman sorular, Caithe ise cevaplardı. Birbirlerinin sevgilileriydiler ve dünyayı keşfetmek için birlikte yola koyulmuşlardı. Ama Caithe’in ruhu genç bir ağaç gibi dümdüz ve doğru büyürken, Faolain’in ruhu zehirli ağaç sarmaşığı gibi kıvrım kıvrımdı.
Caithe sordu. “Bu yangını sen mi başlattın?”
Faolain demet halindeki saçlarını geriye attı ve parlayan burnundan dumanı soludu. “ Güzel bir fikir, ama hayır. Destroyerlardı ”“ magma canavarları.”
Caithe başını sertçe salladı. “Heryerde kaynıyorlar (yer altından çıkıyorlar)”
“Mürver Ejderha Primordus dünyayı geri alıyor.”
Yakındaki yanan depodan yüksek bir inleme sesi geldi. Caithe kapıya koştu, açmak için çekti ve içeriye baktı. Samanlık siyah dumanla ve hasat ateşle kaplıydı. Karşı duvara doğru yerden yatan siyah figürün inlemesi dışında, canlı olduğuna inanmak oldukça güçtü. Caithe alevleri dalgalandırarak adama ulaştı ve dizlerinin üzerine çöktü. Gözleri gitmişti, yüzü de -eriyen kaslarının üzerindeki derisi soyulmuştu. Dudakları yarı kaynamıştı.
“Ateşten canavarlar... ateşten canavarlar... ateşten...”
“Sana yardım edeceğim.” dedi Caithe.
“Ne tatlı sözler,” Adamın diğer yanında diz çökmüş Faolain fısıldadı. “Umut ızdırap ateşinin yakıtıdır.”
Adam, “Yüzüm soyulmuş mu? Soyulmuş mu?” diye inledi.
“Evet” dedi Caithe yavaşça.
Faolain güldü. “Of, ne zalimsin.”
“Yer altından geldiler” diye söylendi. “Dağıttılar. Hamam böcekleri. Siyah, ateşten vücutlarıyla ”“ “
“Destroyerlar,” dedi Faolain.
“Seni bir cerraha götürmeliyiz.”
“Cerrah?” Faolain Caithe’in kolunu sıkıca tuttu ve sırıttı. “Bunu benim yüzümden yapıyorsun değil mi?”
“Ne? Hayır! Onun için.”
“O neredeyse ölü. Benim uğruma ona işkence ediyorsun.”
“Hayır! Yapmıyorum.”
Faolain’in gözleri alevlendi. “Onun için üzülmemi, empati kurmamı istiyorsun.”
“Hayır!” dedi Caithe. “Yani, evet, tabii ki.”
“Bana yardım et!” adam ayrılmış dudaklarıyla öksürerek konuştu.
“Edeceğim.” dedi Caithe.
Faolain’in gözleri kapalıydı ve ağzı kilitlenmişti. “Beni geri döndüremeyeceksin.”
“Seni geri döndürmeye çalışmıyorum.”
“Benimle gel Caithe. Kâbus Mahkemesine katıl.”
Kararmış figürü altında kavrayıp yerden kaldırırken bağırdı. “Ben onu kurtarıyorum!.” Caithe kapıya doğru harekete geçti.
Ama Faolain yolunu kesti ve Caith’in göğsüne elini koydu. Avcunun dokunuşu ateş gibi yakıyordu. Ardından, farklı bir sıcaklık Caithe’in göğsüne doğru yayıldı. Geri çekildiğinde Faolain’in bıçağıyla parçalanan çiftçinin boğazı, adeta bir pınar gibiydi.
Caithe geriye doğru sendeleyip, dizlerinin üzerine çökerken feryat etti. “ Ne?! Onu öldürdün?”
“Onu özgür bıraktım. Benimle gel.”
“Asla kâbusa dönmeyeceğim.”
Faolain’in gözleri parladı. “Benim dokunuşum ”“ ve bu adamın ölmesi ”“ içindeki karanlığı uyandırdı.” Arkasını döndü. “ Yakında yine benim olacaksın.”