IMLEGEND
Aileden
Guild Wars Hikayesi
1. Bölüm
Dünya'nın Doğuşu
Geçmişin kalıntıları, unutulmuş topraklarda dağınık bir şekilde yatar, geçmiş binlerce yıl boyunca yaşamış olanların dünyada neler çektiklerini hatırlatarak. Bu tarihi korumak isteyenler, bu bilginin gücünü gayet iyi bilirler. Geçmişi anlamak bugünü anlamayı sağlar, bu dünyada uzun süredir unutulmuş olan kötülüklerin tekrardan yükselip barış içinde yaşayanların üzerinde terör estirmemesi pek yaygın değildir.
Dünyanın Doğuşu
10 binlerce yıl önce Giganticus Lupicus, genel olarak bilinen ismiyle Büyük Devler, bu topraklarda yürüdüler. Nasıl yok oldukları bilinmez, fakat onlara ait olduklarına inanılan kemiklere Donuk Sahil'den(Tarnished Coast'tan) Charr anavatanının en kuzey bölgeleri ve Uzak Kıymıktepeler'e(Far Shiverpeaks'e), oradan en güneye Kourna'ya kadar tüm Tyria ve Elona kıtalarına saçılmış bir halde rastlayabilirsiniz. Bu devasa kemikler ile en çok karşılaşılan yer ise Kristal Çöl'dür.
Giganticus Lupicus'us yok olmasından 8 bin yıl sonra, Tyria'ya Gerçek Tanrılar(True Gods) tarafından, dünyanın bekçileri olmaları amacıyla, Unutulmuşlar(Forgotten) olarak bilinen yılanımsı bir ırk getirildi. Yüzyıllar boyunca kendilerinden bekleneni bir düzen içerisinde uyguladılar, fakat Charr gibi ırklar ile barışı koruyamadılar. Yinede ırklar gelişip serpilirken dünyadaki dengeyi korumayı bildiler. Ta ki, insanlar gelene kadar...
İnsanlar dünyaya adımını attıktan sonra, Unutulmuşların geri çekilmeye başlaması uzun sürmedi. İnsanlar Tyria, Cantha ve Elona'nın bilinen toprakları boyunca, hatta dünyanın uzak köşelerine kadar vahşi yaşam gibi yayıldılar. Fakat onlar yayıldıkça, insanlar, Unutulmuşların yaptıklarını da yavaş yavaş bozmaya başladılar. Artık hiçbir amaçları kalmayan yılanlar, bu insan dünyasını eskidenMargonitlerin evi olan ve altı Tanrının tapınağının da bulunduğu Kristal Deniz(Crystal Sea) için terk ettiler. Zaman içerisinde yeni bir amaç kazandılar, yeniden bakıcılık yapmak; fakat bu sefer dünyaya değil, binlerce yıl yaşında olan kahin ejderha Glint'e.
Cantha'da, insanlar, Tyria ve Elona'ya varmalarından yüzyıllar önce güney topraklarında belirmeye başladılar. Sahile yerleştiler, Yeşil Deniz(The Jade Sea) kıyısına ve Yankı Ormanı(Echovald Forest) derinliklerine. İnsanlık Cantha'da yayıldıkça, insanlar ve Unutulmuşlar kuzeydekilerin aksine geliştiler, zenginleştiler. 510 BE yılı zamanında, daha sonra Kaing olarak bilinecek olan bir savaş lordu, tüm klanları birleştirme amacıyla bir savaş başlattı ve yaptı da, yalnız sebebi hâlâ bilinmez. Klanların birleşmesinden sonra, kendisine Kaineng Tah ismini verdi ve kendisini ilk Ejder Lord İmparatoru olarak ilan etti. babasının ölümünden sonra yönetimi Kaineng'in oğlu, Yian Zho dervaldı ve Kurzickler ile Luxonları kontrol altında tutmak için mücadele etti. Nitekim, ikinci imparator ilki kadar başarılı değildi ve ancak iki grubu birbirleriyle birleşmeye zorlayabildi. En sonunda da onları, şimdiye kadar bir daha görülmemiş bir yöntem ile köleye çevirdi.
Erken İnsanlık
Unutulmuşun Tyria’yı terketmesine rağmen, Tanrılar dünyanın gelişiminde duraksamadılar. Tanrılardan biri, Abaddon, tüm Tyria’daki en etkili icadı getirdi; Büyü. Bunun amacı, tüm entelektüel ırkların yaşamlarını daha kolay kılmaktı, fakat daha sonra bir silah olarak kullanıldı ve tüm dünyada ırklar arası savaşlara sebep oldu.
1 BE yılında, büyü dünyaya verildiği zaman, insanlar dünyadaki ve Tyria kıtasındaki toprakların çoğunu işgal etti. Bireysel ülkeler ile donanmış modern zamanların aksine, Tyria’nın bütün insanlar toprakların tek ve yegane yöneticisi Kral Doric tarafından yönetiliyordu. O, Askalon’dan Tanrıların evi Arah’a giderek; Dwayna, Balthazar ve Melandru’nun önünde lanete dönüşen hediyenin kaldırılması ve bu katliamın sonlanmasını rica eden kişinin ta kendisiydi. Tanrılar kabul etti ve beş parçaya ayrılmış olan kan taşlarını(bloodstones) yarattı. Taşların dördü, dört büyü okuluna bağlandı; Koruma, Saldırı, Yıkım ve İnkâr. Beşinci taş ise bu dört taşı birbirlerine bağlamak için kullanıldı, son olarak da Kral Doric’in kendi kanıyla mühürlendi. Kan taşları, herhangi birinin dört büyü okulunu çalıştırmasını engelledi. Son olarak, beş taş Abaddon’un Ağzı(Abaddon's Mouth) olarak bilinen Ateş Halkası Adalar Zinciri’nin(Ring of Fire Islands) en büyük volkanının içine yerleştirildi.
Yalnız, kan taşlarının yaratılışı tepkisiz kalmadı. Abaddon, büyüyü düşüncesizce veren Tanrı, hediyeyi kaldırmayı reddetti ve diğer Tanrılara başkaldırdı. Fakat onun bu başkaldırısı ona pahalıya mal oldu. Belki tek başına iki Tanrıyı yenebilirdi, fakat beş Tanrının karşısında durması mümkün değildi. Sonuçta Abaddon bu âsiliği karşısında Azap Diyarı’na(Realm of Torment) hapsedildi. Abaddon’u malup eden rüzgar o kadar şiddetliydi ki, Tyria ve Abaddon’un diyarı arasındaki bariyeri zayıflattı ve Keder(The Desolation)ile Kristal Çöl’ün(Crystal Desert'ın) ortaya çıkmasına sebep oldu. Abaddon’un hapsedilmesinden ve kan taşlarının yaratılmasından kısa bir süre sonra, Tanrılar Tyria’yı ebediyen terk ettiler. Artık insanlar ile birlikte yürümek yoktu, fakat Tyria’yı unutmayıp dünyayı izlemeye devam ettiler.
Bu olay Tanrıların Göçü(Exodus of the Gods) olarak bilindi ve yaygın olarak kullanılan Mouvelian Takvimi için 0 yılı olarak belirlendi. Bir süre, her şey güllük gülistanlıktı ve dünya nihayet yeniden huzura kavuşmuştu. Barış, neticede daima son bulabilir; İnsanlar geçen yüzyıllar boyunca gelişti, büyüdü. Tâ ki, Abaddon’un Ağzı patlayana ve beş kan taşını Tyria’ya saçana dek. Kan taşları bir daha asla bir araya getirilmediğinden, büyüleri toprağa ve havaya karıştı ve insanoğlunun kalbinde bir kez daha yeni savaşlara hayat veren aç gözlülük ve hırs belirdi. Bu sefer insanların kendileri arasında...
Yıllar Geçtikçe
Tyria Felaketleri
Tyria Felaketleri
Yüzyıllar geçtikçe, Tyria kıtası kendisini sürekli bir savaş içerisinde buldu. Durmaksızın bitip bitip yeniden başlayan sayısız Guild Savaşı The Guild Wars insan topraklarını vurdu, geçti. Bütün bu yıllar boyunca, sadece birkaç geçici barış zamanı olabildi. Nitekim, Kuraklık’tan(The Searing/den) yaklaşık 200 sene önce, 851 AE'de, basitçe Lord Odran olarak bilinen güçlü bir büyücü bilinmeyene erişmeyi başardı ve birçok ruhu kurban ederek Sis'e(The Mists'e) ve oradan da Kahramanlar Salonu’na(The Hall of Heroes'a) ulaştı. Yalnız, ruhlar, ancak hayatları ve kanları karşılığında giriş hakkı bulabildikleri bu yerlere Odran’ın bu davetsiz girişi karşısında öfkelendiler, fakat bu yaşayan varlığa hiçbir şey yapamadılar. Yıllar boyunca, Odran Yarık’ı(The Rift'i) ve pek çok farklı dünyayı keşfetti, ölümcül noktalara portallarını yerleştirdi ve onları büyülerle gizledi. Sonunda bir gün, Yarık’ın ruhları maddelere zarar vermenin yolunu buldu ve Odran Yarık’a geri döndüğünde, onun vücudunu parçalara ayırdılar. Bir kişinin gelmesinden husursuzlar iken, Odran’ın ölümüyle portallar üzerindeki gizlilik büyüsü kalktı ve fâniler Sis'e ve Kahramanlar Salonu'na geçise sahip oldular.
Odran’ın ölümü üzerinden yıllar geldi geçti, ve en sonunda Dünya sarsıldı. Charr batıya ve güneye harekete geçip Kryta ve Orr üzerine yürümeden önce Askalon'daki insan topraklarını işgal etti, son Guild Savaşı'na son verdi, Askalon Krallığı’nı ve onun Büyük Kuzey Duvarı’nı(Great Northern Wall'unu) Kuraklık(The Searing) olarak bilinen tufan sonucunda yıktı, geçti. En son saldırılan krallık olmasına rağmen, Orr, üç krallık içerisindeki en kötü kaderi yaşadı. Charr’ı durdurma umuduyla Orr veziri, Khilbron kâdim bir yazıta ve içerisinde güçlü bir büyüye ulaştı. Yazıttaki kelimeleri okumasıyla Orr, Tufan(The Cataclysm) olarak bilinen olay sonucunda Acılar Denizi’nin(Sea of Sorrows'un) dibini boyladı. Kryta, tahrip edici Charr istilasından tek bir adam, Saul D'Alessio sayesinde en olumlu kader ile çıktı. Kryta’dan dışlanmış ve sürülmüş olmasına rağmen, Saul, Charr’ı yenecek bir kuvvetle geri döndü; Görülmemişler(The Unseen Ones). Kurtuluş getirdiğine inanmışken, getirdiği kurtarıcılarının gazabına uğradığı an, Kryta’yı Charr’ın planladığından da kötü bir kabus ile lanetlediğinin farkına vardı; Kölecilere olan körlemesine bağlılık.
İnsanlar, Tyria’da sorunlar yaşayan tek canlılar değillerdi. Deldrimorcücelerinin de kendi sorunları vardı. Krallarının kuzeni olan Dagnar Taşkafa(Dagnar Stonepate) yabancı düşmanı Taş Zirve’sini(Stone Summit’i) kurdu ve Kral Jalis Demirçekiç’i(King Jalis Ironhammer'ı) tahttan indirmek ve sonrasında da tüm Tyria’ya hükmetmek amacıyla cüceler arasında iç savaş başlattı. Deldrimor cücelerinin katılmak istemedikleri fakat içinde bulunmak zorunda kaldıkları bu savaş birkaç yıl sürdü.
Bu sırada Caromi ve Sentörler de kendi sorunlarıyla uğraşıyorlardı. Caromi, seyahat eden tüccarları yağmalayan, insanlara ve vahşi yaşama karşı düşmanca bir tavır sergileyen Krytalı bir Tengukabilesiydi. Liderleri Kanatlord Caromi(Winglord Caromi) idi. Sentörlerin ise 3 sürüsü vardı; Losaru, Modniir ve Veldrunner. Losaru sürüsü ile Kristal Çöl boyunca karşılaşılabilirdi ve diğer bütün sentör sürüleri gibi tehlikeliydiler. Bazı Losarular, özellikle Şef Orşad(Orshad Chieftain) tarafından yönetilen Orşad Akıncıları(Orshad Raiders) insan eti yemeleriyle bilinirlerdi. Modniir ise Kıymıktepe Dağları’nda(Shiverpeak Mountains'ta); Drakkar Gölü, Norrhart Arazisi ve Varajar Kırları bölgelerinde yaşarlardı. Modniir genelde üç yada dört sentörlük küçük gruplar halinde avlanırlardı. Veldrunner(Bozkır Koşucuları), Elona’daki son özgür sentör sürüsüydü. Mirza Veldrunner tarafından liderlik edilir, Turai’nin Alayı(Turai's Procession) isimli kayalık ve çorak arazideki Dede Ağaç’ları(Ancestor Tree'nin) çevresinde yaşarlardı. Kourna lideri Mareşal Varesh Ossa’nın bölgedeki Sentörleri köleleştirmesi sebebiyle, Elona’daki çoğu Sentör Veldrunner’a katılmıştı. İnsanlara olan güvensizliklerine rağmen, müttefik olarak gördükleri herkesle işbirliği yapabilirlerdi. Geçmişte Keder’in(The Desolation’ın) zombi lordu Palawa Joko, Elonalı Sentörlerin çoğunu orduları için köle olarak kullandığından, hâlâ Keder Çölü’nde Uyanmış Rahip(Awakened Acolyte) ve Uyanmış Düşünce Doktoru(Awakened Thought Leech) gibi zombi Sentörlere rastlanabilirdi.
İmparatorluğun Sorunları
İki yüz sene önce, Cantha’nın 26. imparatoru Angsiyan, kişisel koruması Shiro Tagachi yardımıyla güneydeki savaş halindeki gruplar, Kurzick ve Luxon ile görüşmelere başladı. İmparatorun ve Shiro’nun eylemleri sayesinde iki grup nihayetinde barış yaptı ve Ejder İmparatorluğu’na(The Empire of the Dragon'a) katıldılar. Nitekim 872 AE’de, imparator, Hasat Tapınağı olarak da bilinen Kuan Jun Tapınağı’nda(Kuan Jun Temple'da) Tanrıça Dwayna’ya Hasat Töreni(Harvest Ceremony) sırasında dua ederken, Shiro ihanet etti ve İmparator Angsiyan’ı öldürdü.Fakat, Shiro planlarını sahnelemeden önce, Kurzick ve Luxon şövalyeleri Aziz Viktor(Saint Viktor) ve Archemorus Canthalı bir süikastçi(assassin) olan Vizu'nun yardımıyla Shiro’yu öldürdü. Shiro’nun ölürken ettiği ölümcül feryat Yankı Ormanı’nın ve Yeşil Deniz’in taş kesmesine sebeb oldu. Bugün hâlâ Cantha, Yeşil Rüzgar(Jade Wind) olarak bilinen bu feryattan acı çekmektedir.
Shiro’nun ölümünün üzerinden on yıl geçmemişken, Tengu olarak bilinen Canthalı kuş yaratıklar barışçıl yaşamlarını bıraktılar ve topraklarının istila edildiğini öne sürerek Shing Jea Adası’ndaki yeni yerleşkeler üzerinde terrör estirmeye başladılar. Sensali ve Angchu klanları, Sensali bir köyü yerle bir edip yağmalayana kadar sürekli saldırı gerçekleştirdiler. Eğer 27. imparator Hanjai ve Angchu Tenguları bir uzlaşmaya varmasaydı, büyük savaş çıkacaktı. Yalnız barış yapan Angchu kabilesi tarafından ihanete uğradığını düşünen Sensali yağmalamalarına ve saldırılarına ara ara devam etti. Bu yağmalamalar içinde Angchu’nun da bulunduğu 1071 AE’ye kadar süren küçük savaşlara gebe oldu ve Tengu Savaşları olarak bilindi. En nihayetinde Shing Jea Manastırı’nın başı olan Usta Togo Angchu ile bir kez daha barış yapılmasını sağladı ve Tengu Savaşları son buldu.
Cantha bir senelik kısmî bir barış dönemi geçirdikten sonra, Ejder İmparatorluğu’nu büyük bir tehdit vurdu. İnsanları Özürlü(Afflicted) olarak bilinen hasta, saldırgan canavarlara çeviren bir vebâ salgını Shing Jea Adası’ndan Kaineng Şehri’ne, oradan da tâ Yankı Ormanı(Echovald Forest) ve Yeşil Deniz'e(Jade Sea) kadar yayıldı. Salgının ortaya çıkıp yayılmasından kısa bir süre sonra kaynağın Shiro Tagachi’nin ruhunun geri dönmesi olduğu anlaşıldı. Sonrasında Özürlülerin yanında Shiro'kenler de belirdi. Yalnız hepsi bu kadar değildi. Bir de Shiro’nun geri dönüşüyle Urgoz ve Kanaxai’ye dönüşmüş, Yankı Ormanı’nın koruyucuları Muhafızlar(Wardens) ve daha önceden Yeşiil Deniz'de Luxon gemilerini soyan Eşkiyâlar(Outcasts) tehdidi vardı.
Bunlara cevap olarak Usta Togo liderliğinde mücadele başlatıldı, Luxonlar ve Kurzickler bir kez daha güçlerini birleştirdi. Togo, Özürlüler ve Shiro’kenlerden oluşan ordusuyla birlikte imparatoru öldürmek için Shiro sarayı kuşattığı sırada, imparatoru korurken Shiro Tagachi tarafından öldürüldü. Bu sayede Shiro’nun büyüsünü gerçekleştirmek için imparatorun kanına ihtiyacı kalmadı, çünkü tek ihtiyacı impartorun kanından ziyade imparatorluk kanıydı ve Togo da imparatorun kardeşi olduğundan amacına ulaşmıştı. Togo’nun kanını üzerindeki laneti ortadan kaldırmak için kullandı ve kendisi tekrar eski insan haline çevirdi. Fakat sonunda Shiro bir kez daha öldürüldü ve ruhu azrailler(Envoys) tarafından ahiretteki en kötü hapishaneye, Acılar Diyarı’na(Realm of Torment'e) hapsedildi. Togo’nun ruhu ise Tahnakai Tapınağı’na yerleştirildi ve "Cantha’nın Koruyucusu" olarak isimlendirildi.
Hastalık, Ölüm ve Ölümsüzler
İnsanlar Elona’ya ilk olarak 200 BE’de geldiler ve ilk şehir Fahranur’da yaşadılar. Hanedanlık Takvimi’nin(Dynastic Reckoning [DR]) başlangıcıyla Eski Hanedanlık Çağı(Primeval Dynasty) da başladı ve200 BE’den 452 AE’ye kadar tam 652 sene sürdü. Eski Hanedanlık zamanında Kraliçe Nadijeh tüm Elona’yı koruması amacıyla, hiçbir yönetime bağlı olmayan ve daha sonra Güneşmızraklar Tarikatı(Order of the Sunspears) ismini alacak olan Güneşmızrak Muhafızları’nı(Sunspear Guard) kurdu. Tarikat, Elona halkına gerek güç kullanarak, gerekse destek vererek yardım ederdi. Güneşmızraklar dışında Elona’da bir güç daha vardı; Korsanlar(Corsairs). Korsanlar tüm kanunların dışında hareket eder, sadece kendi Korsan Kanunları’na bağlı kalırlar, Elona çevresindeki en hain sularda seyahat ederlerdi. Korsanların sadece küçük gruplar halinde değil de bir araya gelip, tek bir kuvvet olarak hareket ettikleri zamanlarda oldu ve bunun olduğu zamanlar 912 DR ve 1182-1216 DR yıllarında Büyük Korsan Savaşları’na(The Great Corsair Wars) sebebiyet verdi. İlk savaş hakkında pek fazla kayıt yoktur, fakat son savaşta Amiral MatohaLeydi Glaive’in korsan filosunu mağlup etti ve Istan’ın dönemin en büyük deniz gücü olduğu anlaşıldı.
Odran’ın utanç verici portallarını yapmasından on yıl sonra Keder Çölü’nden(The Desolation) yeni bir tehdit geldi. Kükürtlü çorak topraklardan çıkıp gelen ölümsüz ceset Palawa Joko tüm Elona’yı fethetme amacındaydı. Vabbili prensesi hemencecik dizlerinin üzerine çömeltmeyi başararak, kuvvetlerini güneye, Turai Ossa’nın dağınık kuvvetleri üzerine sürdü. Jahai Savaşı(The Battle of Jahai) boyuncaki 100 kanlı günden sonra, Turai, elit muhafızlarını ve Güneşmızraklar’dan kalanları alarak gizli bir yoldan, Palawa’nın ordularının arkasına geçiriverdi ve onu tek bir dövüşte mağlup etti. Sonrasında da yeni kurmuş olduğu seçkin birlik, Fısıltı Tarikatı(Order of Whispers) ile ölümsüz illetini yerin dibine gömdü. Yıllarca süren yönetiminden sonra, kendisinin Alevarayıcısı Kehanetleri’nde(Flameseeker Prophecies) bahsedilen Seçilmiş Kişi(Chosen) olduğuna inanarak, halkını alıp tanrıların kutsamasına erişmek için kuzeye, Keder(The Desolation) boyunca Kristal Çöl’e yürüdü. Bu Büyük Göç(Great Pilgrimage) boyunca kükürtlü topraklar nedeniyle bir çok insan hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar ise Lannur kasabasını ve Elonia kolonisini kurdular. En nihayetinde de Büyük Göç’e giden herkes ya toprak, ya yaratıklar, yada iç savaş yüzünden öldüler.
Cantha kitlesel bir hastalık ile yüzleşen tek toprak değildi. Istan Adası* 452 AE’den 456 AE’ye kadar dayanılmaz bir salgının kaynağıydı. Bokböceği Salgını(Scarab Plague) tüm Elona’da yayıldı, Istan’ı terk edilmiş bıraktı ve Eski Krallar’ın(Primeval Kings) kraliyet ailelerini telef ederek Eski Hanedanlık’a(Primeval Dynasty'e) son verdi. Bokböceği Salgını’ndan kısa bir süre sonra, Admun Kolostarafından 456 AE’de(656 DR) Büyük Hanedanlık Çağı(Great Dynasty) başlatıldı. Istan’a altmış dört sene içerisinde yeniden yerleşilmeye başlandı ve Istan’ın cevheri, Kamadan şehri inşaa edildi.
Nitekim, 583 AE’de Büyük Hanedanlık son buldu ve Elona’nın en kanlı savaşlarından biri ortaya çıktı. Parçalanmış Hanedanlık Çağı’nı(Shattered Dynasty Era) başlatan Taht Savaşları(Pretender Wars) üç eyalet arasındaki birlik ve beraberliğe son verdi. 640 AE’de hak iddia eden son kral öldüğü zaman savaşlar sona erdi ve Istan, Kourna ve Vabbi eyaletleri tek bir çatıda altında toplandı.
Sonraki Durum
Sonraki günlerde, bilinen üç kıta boyunca çok öncesinden unutulmuş geçitleri, yer altı tünellerini açan ve Tyria’nın büyük şehirlerini tahrip eden depremler meydana geldi. Kısaca Derinlikler olarak bilinen Tyria’nın Derinlikleri’ni(Depths of Tyria, The Depths) ortaya çıkaran bu depremlerin kaynağının taş ve alevden oluşmuş yaratıkların olduğu anlaşıldı; Yok Ediciler(Destroyers). Tyria’nın ırkları bir kez daha bu yeni tehlike tarafından tehdit ediliyorlardı. Asuralar, depremler sonucu açılan bu tünneller sayesinde gün yüzüne çıktılar ve Nornlar en kuzeydeki izole edilmiş topraklarından güneye inmeye başladılar. Yeni ırklar bulunmuştu, fakat var olanlar kaybedilmişti. Askalon ve Orr düşmüş, Charr Yüksek Lejyonları’nın(Charr High Legions) liderleri ve Beyaz Pelerin(White Mantle) yanlış Tanrılarının düşüşü yüzünden bozguna uğramış ve Taş Zirvesi(Stone Summit) dağılıp cücelerin kendil ırları kadar eski olan bir kehanetin de anlattığı gibi yok olup, sona ermişlerdi.
Yüzlerce hayata mâl olan Yok Ediciler tehdidinden sonra, gölgelerden yeni bir tehdit daha belirdi. Zinn olarak bilinen asura mucit aptalca bir şekilde gizemli bir yabancının aklına uydu ve bilinmeyen bir enerji kaynağı kullanan üç tane süper güçlü makine icat etti. Gizemli yabancı, golem ismindeki bu makinelere Kryta, Cantha ve Vabbi krallıklarına saldırmalarını emretti. Bu “gizemli yabancı” hâlâ oralarda bir yerlerdedir ve bir kez daha geri gelebilir.
O zamandan beri, Kryta’daki Savaş(War in Kryta) çok daha ölümcül oldu. Tanrılarının açığa çıkmasına rağmen Beyaz Pelerin, Kryta üzerindeki pençesini tutmayı başarmıştı. Papaz İsaiah(Confessor Isaiah) tarafından yönetilen Beyaz Pelerin, Soruşturmacılar(Inquisitors) ve Barış Bekçileri(Peacekeepers) ile gaddarlığını arttırmış hâlâ daha savaşılacak Jade ve Mursaat kalmıştı.