NeSL-i TüRK
Daimi Üye
- Aktiflik
- K.Tarihi
- 2 Tem 2010
- Mesajlar
- 48
- Puanı
- 4
Binlerce nedenim var yaşamaya. Yenmek için her günkü umutsuzluğu, silkinmek için üzerimdeki uyuşukluktan koşmak için umudun ayak izinde ve “Merhaba” demek için yeni bir güne.
Her sabah güneşi gördüğümüzde gülümseye biliyoruz. Ardından başlıyoruz yaşam duvarımızı örmeye. Hammaddesi sevgi olan harcımızın içine biraz umut, birazda gözyaşı katıyoruz. İyice karıştırıyoruz zaman havuzunda. Ustası olabiliyorsak duvarımızın, kazanıyoruz. Başkasına bırakmışsak boyun eğiyor, razı oluyoruz.
Gülümseyebiliyorsak her şeye, ne mutlu bize. Her türlü olumsuzluğu süngerle çekip atabiliyorsak yaşamımızdan, yaşlısıyla, çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle “İnsan” olduğu için,ne mutlu...
Elinde baston, yerleri yoklayarak yürümeye çalışan siyah gözlüklü, gözleri görmese de kalpleri gören insanların koluna girip karşıdan karşıya geçebiliyorsak eğer, “yaşıyor” ve “yaşatıyoruz” demektir.
Dostlarımızla ortak bir paydada çözebiliyorsak yaşamla ilgili problemlerimizi, kırabiliyorsak karamsarlık çemberini ve ıslanabiliyorsak sevgi yağmurlarında birlikte çözüm olabiliyoruz demektir en karmaşık sorunlara.
Kentin stresli koridorlarından bir kapı açıp sık sık doğaya koşuyoruz.”Doğa merhemdir” deyip sürüyoruz yaramıza. Ağaçları, kuşlar, kelebekleri ve masmavi denizi, yani saf ve doğal olan her şeyi çare kabul ediyoruz. Bazen de doğayı yanımıza alıyoruz. Kuşları ve balıkları “suni yuvalarda” hapsederek gözlerimizi, kulaklarımızı ve beynimizi doğa ile temizleyebiliyoruz.
Evimizin, işyerimizin ve okulumuzun en güzel yerlerinde bizimle birlikte yaşayan ve bize soluk olan çiçeklerle sohbet edebiliyoruz.
Yaz mevsiminin kavurucu sıcağından bunaldığımızda ağzımızı çeşmeye dayıyor ve suyla söndürebiliyoruz içimizdeki ateşi. Küçük bir ağacın gölgesinde serinlerken yaşadığımızın farkına varabiliyoruz. Her gün gördüğümüz sıradan şeylerinde aslında yaşamımızda ne büyük öneme sahip olduğunu anlıyoruz.
Binlerce nedenim var yaşamaya. Bir ömür sevginin peşinde koşmak, onu yakalayıp yaşatmak için, içinde yaşadığım şu dünyanın küçücük bir parçası olduğumu düşünmek ve bununla mutlu olmak için...
Her sabah güneşi gördüğümüzde gülümseye biliyoruz. Ardından başlıyoruz yaşam duvarımızı örmeye. Hammaddesi sevgi olan harcımızın içine biraz umut, birazda gözyaşı katıyoruz. İyice karıştırıyoruz zaman havuzunda. Ustası olabiliyorsak duvarımızın, kazanıyoruz. Başkasına bırakmışsak boyun eğiyor, razı oluyoruz.
Gülümseyebiliyorsak her şeye, ne mutlu bize. Her türlü olumsuzluğu süngerle çekip atabiliyorsak yaşamımızdan, yaşlısıyla, çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle “İnsan” olduğu için,ne mutlu...
Elinde baston, yerleri yoklayarak yürümeye çalışan siyah gözlüklü, gözleri görmese de kalpleri gören insanların koluna girip karşıdan karşıya geçebiliyorsak eğer, “yaşıyor” ve “yaşatıyoruz” demektir.
Dostlarımızla ortak bir paydada çözebiliyorsak yaşamla ilgili problemlerimizi, kırabiliyorsak karamsarlık çemberini ve ıslanabiliyorsak sevgi yağmurlarında birlikte çözüm olabiliyoruz demektir en karmaşık sorunlara.
Kentin stresli koridorlarından bir kapı açıp sık sık doğaya koşuyoruz.”Doğa merhemdir” deyip sürüyoruz yaramıza. Ağaçları, kuşlar, kelebekleri ve masmavi denizi, yani saf ve doğal olan her şeyi çare kabul ediyoruz. Bazen de doğayı yanımıza alıyoruz. Kuşları ve balıkları “suni yuvalarda” hapsederek gözlerimizi, kulaklarımızı ve beynimizi doğa ile temizleyebiliyoruz.
Evimizin, işyerimizin ve okulumuzun en güzel yerlerinde bizimle birlikte yaşayan ve bize soluk olan çiçeklerle sohbet edebiliyoruz.
Yaz mevsiminin kavurucu sıcağından bunaldığımızda ağzımızı çeşmeye dayıyor ve suyla söndürebiliyoruz içimizdeki ateşi. Küçük bir ağacın gölgesinde serinlerken yaşadığımızın farkına varabiliyoruz. Her gün gördüğümüz sıradan şeylerinde aslında yaşamımızda ne büyük öneme sahip olduğunu anlıyoruz.
Binlerce nedenim var yaşamaya. Bir ömür sevginin peşinde koşmak, onu yakalayıp yaşatmak için, içinde yaşadığım şu dünyanın küçücük bir parçası olduğumu düşünmek ve bununla mutlu olmak için...