IMLEGEND
Aileden
Telara’daki Çatlaklar
Gizemli çatlaklar (Rift) Telara dünyasını yararak ayırıyor. Gölge Savaşı’nın (Shade War) son günlerinde meydana gelen güçlü bir büyü patlaması, Telara ile diğer boyutları ayrı tutan duvara zarar verip kırık hale getirdi.
Bu güçlü ve ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan çatlaklar, başka bir boyut bu kalkanla kesiştiğinde ortaya çıkarlar. Ayrıca söz konusu boyutların diğer tarafındaki istilacılar için bir geçiş kapısı niteliğindedir, aynı zamanda bu istilacılara dünya dışı bir güç ve cesaret verir.
Şu an Telara’nın hiçbir noktası tam olarak güvenli değil. İstilalar her an her yerde ortaya çıkabilirler ve dünyanın içinde bulunduğu bu tehlike gitgide büyüyor. Bu çatlaklara karşı Telara’yı korumak için iki büyük taraf ortaya çıktı: Muhafızlar (Guardian) ve Muhalifler (Defiant). Her iki taraf da Telara’nın geleceğini garanti altına almak adına farklı metotlarla çalışıyorlar, aynı zamanda her biri diğerinin ayağını kaydırma arayışı içerisindeler.
Çatlakların mantığıyla ilgili çok az şey bilindiğinden dolayı, Telara’nın âlimleri, din adamları ve tarihçileri bu devasa çatlakların gizemini açığa çıkarmak için araştırmalara başladılar. Şu an bu çatlakların Telara’yı koruyan kalkana direkt yapılan saldırılar yüzünden ortaya çıktığına inanılıyor. Nesli tükenen ejderhaların tanrısı Regulos, Kan Fırtınası (Blood Storm) sonunda Telara’nın derinliklerinde kapatılan yaratıkları özgür bırakmanın yollarını arıyor. Kalkana yapılan bu ataklar söz konusu ara duvarı zayıflatıp güçlü çatlaklar açacak boyut bozulmalarına sebep olmaktadır.
Çatlaklar genellikle dünya örtüsündeki bir yırtık gibi ortaya çıkmaktadırlar. Araştırmak için üzerinde güçlü büyüler kullanılan bu anormallikler bazen komplikasyon sonucu açılırlar ve araştırmaların büyük trajediyle sonuçlanmasına sebep olurlardı. Ancak bu yok edici güçten öğrenilecek daha çok şey vardı. Bu boyut dışı güç sihirle kontrol altına alınabilir miydi? Güçlü varlıklar bu çatlaklardan içeri girip ölümcül düzlemlerin ötesine geçme cüretini gösterebilirler miydiler? Acaba kaç tane çatlak var?
Her şey bir yana, bu çatlaklarla ilgili bilinen kesin bir gerçek var; durdurulmazlarsa bu Telara dünyasının kesinlikle sonu olacak.
Taraflar
Motosyalıların iç savaşının son günlerinde, Telara’yı koruyan koruma kalkanı Gölge adı verilen bir felaket yüzünden zayıflayıp kırılmalar yaşadı. Telara ile düzlemler arasındaki bu çatlaklar o zamandan beri bölgeye yıkım getirmekte, aradaki elemental zindanlarda hapis olan düşmanlar bu çatlaklardan gelip doğaya zarar veriyorlar.
Telara’nın baş düşmanı, ölüm tanrısı Regulos, Kalkan’a sert bir darbe indirdi ve başladığı için bitirmek için Telara’ya girecek yol açma çabalarına girişti. Tam bu sırada, Telara tanrılarının kahramanları sessizliğe bürünüverdi, dünyayı kaos sardı.
Şimdi Telara halkı dünyanın sonunun eli kulağında olduğunda inanıyorlar. Bu son çaresiz günlerde, iki taraf yaklaşan kıyamete karşı savaşmak üzere yükseldiler: Muhafızlar ve Muhalifler. İki taraf da dünyayı kurtarmayı amaç edinmiş olsa bile bu uğurda inandıkları metotlar farklı, savaşları Telara’nın düşmanlarına karşı olduğu kadar birbirlerine de karşı.
Muhafızlar (Guardian)
Muhafızlar Telara’nın tanrıları olan Nöbetçiler tarafından seçilmişlerdir. Zalim diktatör Aedraxis Ölüm Boyutu’ndan güçlerini Telara’ya saldıktan ve yakıp yıktıktan sonra, Nöbetçiler o zamanın savaşta hayatını kaybedenlerin ruhlarını, yeniçağın müjdeleyicisi olarak seçtiler. Altın Çağ kapıda, ancak önce Telara kahramanlıkla, destanla ve kılıçla kurtarılmalı. Dünya tamamen güvenilir yer olmadan önce halkı kefaretini ödemeli ve günahkârları arınmalı.
Sürekli çıkagelen istilacı çatlaklar yüzünden Kalkan’ın kırılganlaşmasıyla kurtuluş çığlıkları atan hayatını kaybetmiş sayısız Telaralı ruhun yaşadıklarından güç alarak bu yola baş koydular. Nöbetçiler bu yüzden Muhafızlar’ı yarattılar, milyonlarca halk ejderha pençelerinin gazabına ve kıyıma uğramasın, bunların karşısında dursunlar diye. Muhafızlar inançlı, kendilerine hâkim ve temkinli olmakla beraber, tüm kötü amaçlı karanlığa karşı dururlar.
Muhafızlar kendilerine tanrılarına en çok adayan üç ırktan oluşmuşlardır; korkusuz Matosyalılar, bilge Elfler ve taviz vermez Cüceler. Bu üç ırk kendilerini Nöbetçiler’e adamış olsalar da, liderlerinin kâbusları için af diliyorlar; Gölge’nin pençesindeki Aedraxis Mathos, Elfler’in kadim ve kutsal anlaşmasını bozan Prens Hylas ve zanaatkârlık ile zenginliğin ilgi odağı olmak adına kötü güçlerle alışverişte bulunan Cüceler. Böylece Muhafızlar, Telara’ya umut kadar kefaret ve af imkânı da sundular.
Kutsal Yerleri Sanctum’un içinde, Muhafızlar ejderhalara ve yanlarındaki tarikatçılara karşı cesur saldırılar planlamaktalar. Kurtarıcıları Regulos’un ölümsüz ordusuna hücum ederken, yargıçları Akylios’un çılgın tarikatçılarının cezasını kesiyor, ajanları Shimmersand’ın uzak noktalarına siper noktaları seçip gözlemlerde bulunuyorlar. Nöbetçilerin koşulu gereği kurtuluşa giden yok tek değil, Muhafızlar da dualar eşliğinde hem ejderha tehditlerine hem de Muhalif kâfirlere karşı kendi yollarını arıyorlar.
Muhalifler (Defiant)
Tanrıların dünyayı göz ardı etmesi ya da etmemesi Muhalifler’in umurunda değil. Hatta onlara göre, tüm bu boyut felaketlerinin sebebi en başından beri tanrıların hataları. Sahiden de işler ne zaman kötüye gitse ya da sarpa sarsa, tanrılar sebepsiz yere piyasadan kayboluyorlar.
Muhafızlar da Telara’nın orasına burasına tapınaklar yapıp burunlarını herkesin işine sokuyorlar, zavallılar mucize gerçekleşecek diye dua ediyorlar. Hâlbuki Muhalifler mucizeyi gerçekleştirmek için bir plan üzerindeler, yasadışı yollarla da olsa, ateist damgası vurulmasına da sebep olsa olsun.
Her şeyden öte, Muhalifler teknolojiye adeta tapan bireylerdir. Teknolojiyle büyüyü ortaklaşa kullanmak kültürel süreç, bireysel güç ve muhteşem icatlar sunuyor. Doğru kullanıldığı takdirde bu avantajlar, karanlık söküklere karşı göz alıcı silahlara dönüştürülebilirler. Muhalifler kesinlikle en iyi savunmanın saldırı olduğuna inanıyorlar ki bu Muhafızların asla anlamayacağı bir şey.
Muhalifler ayrıca yeterli büyülü icatlar ve makinalarla, Telara halkının hiçbir dış inanca ihtiyacı olmaksızın ejderha tanrılarını kendilerinin yok edeceğine inanıyorlar. Telara kurtulduğunda, Muhalifler hayatın her tarafına icatlarıyla dokunulmuş yeni bir tekno-büyü çağının başında yerini alacak.
Bir kısım Muhalif kesim yöntemlerinin tehlikeli olduğunu isteksizce dile getirirken, esasında potansiyel risklerin alınması gerektiği biliyorlar, dünyanın sonu öyle ya da böyle gelecek, o halde her şey için risk almaya değer. Bunun yanında, eğer dünya yok edilirse kim bundan şikâyet edecek ki?
Muhaliflerin Tarihi
Muhalif Tohumlar
Telara’nın beş tanrısına bireyin kendisini adaması ne evrensel gerçektir, ne de saçmalık. Kimse Kalkan mucizesinde tanrıların payının olduğunu inkâr etmezken, herkes Kan Fırtınası’nın tek çözümünün bu olduğuna inanmıyor. Ejderhaların hapsedildiği savaşlar sırasında, eski Eth’ler büyülü makinalarının yakıtı olarak kaynak taşını kullandılar. Bu silahlar Kan Fırtınası ve müteakibindeki savaşlarda düşmana çok şiddetli hasarlar verdiler, ancak savaş bittiğinde tanrılar kaynak taşı teknolojisinin kullanımının kesilmesini emrettiler. Eth bunu reddederek, tanrılara itaat edenlerle kendi yollarını dövenler arasında düşmanlık tohumlarını attılar.
Eth zamanı geldiğinde teknolojilerini ejderha ve tarikatlarının eline düşmemesi için yok etmiş ve imparatorluklarıyla birlikte kumların içerisinde gömmüşlerdi. Bu tekno-büyüe karşı duydukları ihtirası bıraktıkları anlamına gelmiyordu, ancak yeni Matosya İmparatorluğu’nun yargıçları bu teknolojinin kullanılmasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar, hatta kaynak taşı teknolojisi kullanımının cezasını ölüm olarak kararlaştırdılar, yüzyıllar boyunca hizmetinden yoksun bırakıldılar.
Ejderha Avcıları’nın Alacakaranlığı
Ejderha Avcıları Anlaşması Ejderha Tarikatları’na göz açtırmamak ve Kan Fırtınası’nın girişimlerini engellemek için Telaralı’lar arasında imzalandı. Ejderha Avcıları’ndan Eth ve dostları Bahmi’nin kendi aralarında oluşturdukları bir politik güç birimi de tekno-büyünün kötüye kullanımını engellemek için çalıştı. Matosya İç Savaşı’nın en kanlı zamanında, anlaşma topluluğu Kral Aedraxis’in Regulos’u Telara’ya getirmekle ilgili kuvvetli komploları olduğunu fark ettiler. Bu istihbaratı Prens Zareph’in güçlerine ulaştırmak için en iyi ajanlarını, Asha Catari’yi gönderdiler, ancak çok geçti. Aedraxis Telara’yı koruyan Kalkan’ı kırdı, savaş alanında Ölüm Boyutları açılmaya başladı, ölü krala karşı duran tüm kahramanlar ve Asha Catari öldü.
Prens Zareph ile birlikte hayatta kalıp Porn Scion’a kaçan Elfler, Matosyalılar ve Cüceler o zaman omuz omuza krala karşı çarpıştıkları Eth ve Bahmiler’le birbirlerine destek olmuşlardı. İç Savaş sırasında Orphiel Farwind, Eth ve Bahmi’lere, eğer Aedraxis’in bayrağı altında savaşırlarsa kendilerine kaynak taşı teknolojisinin yeniden doğuşunun sözünü verdi. Orphiel prenslerin ve genç Asha’nın eğitimcisi olarak hizmetkârlık yaparken Kral Jostir Mathos’un kulağını büküp tekno-büyünün yeniden doğuşunun en önemli öncülerinden biri olmuştur. Orphiel ve takipçileri de, Aedraxis makinaların Kalkan’a çevrilmesi ve farkında olmadan dünyaya getirilen yaratıklarla çarpışırken yaşanan ölümlere diğerleri kadar şaşırdılar.
Evsiz kalanların büyük çoğunluğu Eth ve Bahmiler’in, özellikle Orphiel’in Port Scion’a gitmesine müsaade edilmesini istemediler. Yükselen Muhafızlar’ın yeni lideri Cyril Kamlar bu konuda öncüydü. Ancak Prens Zareph, telafi imkânı için kendilerine bir şans verilmesini uygun gördü. Dünya ayaklarının altından kayıp gidiyordu, çok tartıştılar, savaşabilecek her bireyin savaşa gelmesine ihtiyaçları vardı. Kalkan içindeki çatlaklardan yaratıklar imparatorluğun her köşesine an be an yaklaşıyorlardı.
Orphiel’in Zaferi
Arkeologlar Freemarch’ta eski Eth teknolojik işlerini toprağın altında çıkardıklarında, Orphiel Telaralı halkların tabakalarını güçlendirme amacıyla projelere başladı. Yaşamın ve ölümün doğasını altüst edecek olan bu işlerin dokümanları ortaya çıktı. Eth bu dünyadan göçmüş olan ruhları Telara’ya geri getirecek bir “reenkarnasyon makinası” yapmaya çalışıyorlardı. Orphiel ve asistanları bu teknolojiyi inşa etmek ve uyarlamak için büyük bir gayretle çalıştılar. Zaman içinde makina bir başarılı oldu, bir başarısız oldu. Nihayet, başarıyı sonuca ulaştırdılar ve Asha Catari makinanın içinde bedeniyle hayata dönmüş olarak belirdi.
Yükselenler’in sahip olduğu büyük güce bürünmüş olan Asha, Orphiel’in teorisinin kanıtı olarak görülüyordu: Yükselenler’i Nöbetçiler’in lütfetmesine gerek olmadan, sentetik olarak da geri getirmek mümkündü. Cyril ve diğerleri geri dönmüş Asha’yı menfur ve tanrılara şirk olarak gördüklerini beyan ettiler, Zareph Orphiel’in işine devam etmesine daha fazla müsaade edemedi. Zaten maalesef, Orphiel’in Asha’dan sonra hayata getirdiği ölüler, hayal kırıklığına neden olacak kadar ölümlüydüler.
Geleceğin Savaşı
Bu zaman zarfında, Prens Zareph Cyril’in Muhafızları ile Orphiel ve yandaşlarını ateşkese zorladı. Bu ateşkes Port Scion Prens Zareph ile birlikte düştüğünde parçalara ayrıldı. Bir Yükselen Muhafız olan Alsbeth, bölgenin herhangi bazı noktalarına yönlendirdiği savunmayla, Yokediciler’e karşı şehri elinde tutmayı başardı. Zareph kısa bir zaman önce Orphiel’in Port Scion’u tekno-büyü teknolojisiyle donatmasına müsaade etmişti. Alsbeth bu silahları şehri düzlemsel istilalara karşı koruyan kaynak taşına çevirip dev Ölüm istilalarının önünü açtı. Bu uyumsuzluğu Regulos'un emri altına girmesinin yolunu açtı. Zareph Port Scion’u içeriden mühürledi, içerideki kötülüklerin daha fazla yayılmasını engelledi, ancak bu sırada kaçtı ve bir daha kendisinden haber alınmadı.
O günün olayları iki taraf arasında geri döndürülemez bir ayırım yarattı. Port Scion’un düşüşünden her bir taraf diğerini sorumlu tuttu, ayrıca Asha ve Orphiel tekno-büyünün durdurulmasını reddettiğinde, Cyril tüm Muhafızların bundan sonra ikisi ve takipçilerinin her adımının karşısında durma emrini verdi. O gün çizdikleri yollarıyla, Muhaliflik resmen doğmuş oldu.
Yıllar yıllar sonra, Telara’nın başına gelecekler ya da gelmeyecekler doğrultusunda, Kan Fırtınası’ndan kalan bir grup umutsuz öncünün başarılı istilaları sonuçta Orphiel’in Yükseliş sürecini mükemmelliğe ulaştırıp, belki biraz mucizevî şekilde sınırlı zaman yolculuklarını başlamasına neden oldu. Laboratuarlarını sakladıkları son direniş kalesi olan Terminus’un savunmasında, kahramanlaşmış ölülerini ÇATLAK’ların ilk başladığı zamana gönderdiler. Bu kimseler geçmişe gelip geleceklerini ellerinde tutan Muhalif Yükselen’dirler.